Kültürel iktidar tartışmaları üzerine bir söyleşi
gerçekleştireceğiz ama mevzuya kültür kelimesiyle giriş yapalım isterseniz?
Kültürel iktidar kavramı etrafında dönen tartışmalar kadar kültür tartışmaları
da hala önemli. Sizce kültür nedir, kültür denildiğinde ne anlamalıyız?
Kültür tartışmaları konusunda Türkçemizde var olan bir
deyimle giriş yapalım: Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Yoğurt bir ürün
ama onu yapma ve yeme biçimi ayrı. Deyimdeki bir teşbih tabii ki. Ama yoğurdun
yapımı ile ilgili bir usul var.
Kültür kısaca bir şeyi yapma yoludur ve bu standart
değildir. Yani belli bir insan grubuna özgüdür. Bir şeyi yapmanın usulü, belli
bir gruba özgü olduğunda biz buna özetle kültür deriz. Bunun tabii endüstriyel
tarafı da olabilir. Bugün endüstriyel kültürler de var. Diyelim ki işte android
telefonlar çıktı, android telefonların üretilmesi ile ilgili bir davranış
tarzı, bir kalıp varsa bu da bir kültürdür. Ama kültür dediğimizde biz daha
ziyade mana içeren, insanın ne olduğuna ve ne yapmak istediğine dair bir öz
barındıran ortak davranış tarzlarını kast ediyoruz.
Bundan dolayı da bir tartışma var. Yani her yiğidin bir
yoğurt yiyişi olduğu gibi, bizim köyün bulgurunun üstüne bulgur yok diye de
başka bir deyim var. Burada da benzer bir durum var. Şimdi herkes kendi
kültürünü öne çıkarır. Aslında kendilik biraz tuhaf bir durumdur. Çünkü kültür değişken
bir şeydir. Transferlerle, kültürel değişimlerle hatta bozulmalarla, tıpkı
sütün bozulup yoğurt olması gibi sürekli bir değişim söz konusudur. Bunların
her biri farklı bir kültürün izi, işareti oluyor. Sonra bu bir birikim, bir
rezerv oluşturuyor. Spontanlıkla insanlar bir anda bir şeyler yaparlar. Ama
sonradan biz bunları birbirine bağladığımız zaman, tıpkı bir kilimi örmek, bir
halıyı dokumak gibi belli bir havzada bir coğrafi kesit içerisinde belli bir
insan grubu tarafından geliştirilmiş bir davranış kalıbı oluşuyor. Bir de buna
mana yükleniyor. İşte bu esasen kültürdür.
Tabii modern döneme gelince, modern dönemde insanlar kendi
yaşadıkları muhitlerde birbirlerinden eskisi kadar kopuk olmadıkları için
kültür ortamlarında geçişkenlik yaşanıyor. Bir yerde yuvalanan, mayalanan ve
zaman içerisinde kendini geliştirip kırdan kente veya kentler arasında ortak
bir kültür havzası meydana getirip, tamamen farklı bir renk oluşturan, dünyadan
kopuk ve özerk bir kültür havzası kavramı kırılıyor. 19. yüzyılda batıda
Nietzsche mesela “Bizim kültürümüz yok.” der Avrupalılar için. Biz dünyanın
kültürünü sömüren, tüketen bir kültür sonrasıyız der ve kültüre dönüşü savunur.
Kültür işte bu şekilde hayatın içinde devam eden usuller,
tarzlar anlamındadır. Hani renkler ve zevkler tartışılmaz meselesi gibi çok da
kavgaya neden olmayacakmış gibi görünen ama aslında insanların üzerinde çok
ciddi bir şekilde mücadele ettiği bir şeydir kültür.
Yorumlar
Yorum Gönder