Ana içeriğe atla
Füsun Demirel
Sarıyer Gürgensu Evleri’nde oturan oyuncu Füsun Demirel ile psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek'in eşi Elif Beyazyürek mahkemelik oldu. Füsun Demirel, asıl suçlunun Elif Beyazyürek olduğunu öne sürerek kendini şöyle savundu: “Bahçemi suluyordum. Sitede dolaşan başıboş bir kedi bahçemin önünden geçti. Bunu gören komşum Elif Hanım, ‘Allah belanızı versin. Lanet olsun size. 500 bin dolarlık evi bin 500 TL’ye tutup gecekonduya çevirdiniz. Kalitemizi düşürdünüz. Cihangir’in arka sokaklarından gelip villada yaşamayı nerden bileceksiniz? Köpek kadın. Sapık hayvana benziyorsunuz’ diye bağırmaya başladı. Evinin önündeki fayans parçalarını alarak evime doğru fırlatmaya başladı. Daha sonra açık kalan suyu kapatmak için dışarı çıktığımda beni saçlarımdan tutarak, bahçe çitlerine fırlattı. ‘Sen gör birazdan erkek kardeşim gelince neler olacak’ diye tehdit etti. Korkumdan ikizleri de alıp kız kardeşimin evine sığındım. 2 gün korkudan eve gidemedim.”





Elif Beyazyürek ise şunları anlattı: “Kedi kıllarının yaydığı bakterilerin insan sağlığına, özellikle 5 yaşındaki ikiz çocuklarımız için zararlı olması nedeniyle, Füsun Hanım’ı uyardık. Olay günü bahçemde oturuyordum. Çocuklarım ise yanımdaki pusetlerde oturuyordu. Demirel, kedilerinden 3’ünü benim bulunduğum yere bıraktı. Kedilerin kılları çocuklarımın yediği mamalardan çıkınca, ‘Bıktım artık kıllarınızdan, kakalarınızdan, defolun gidin bahçenize’ diye bağırdım. Daha sonra Demirel’e dönüp, ‘Bakamayacaksan bu hayvanları neden tutuyorsun’ dedim. Füsun Hanım, elindeki hortumla üzerimize su sıktı. Demirel’in yanında bulunan Berna Küçülmez isimli şahıs, üzerime yürüdü. Üstümdeki tişört ve sutyenimi parçalayarak mahrem yerlerime vurmaya çalıştılar.”
Olayla ilgili soruşturma geçtiğimiz günlerde tamamlandı. 7 yıla kadar hapisleri istenen Demirel ve Beyazyürek’in yargılanmalarına önümüzdeki günlerde başlanacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun