Düşüncelerinizi eğip bükmeden, uluorta söylediğinizde kaçınılmaz olarak birtakım tepkilerle karşılaşmaya başlıyorsunuz. Bunlardan en dikkat çekici olanı "Üçüncü bir yol yok mu?" sorusu. Günün trendi bu. Bu soruyu sorduğunuzda bir fikir sahibi olmanız ya da herhangi bir şey üzerine derinlemesine düşünmeniz gerekmiyor. "Empati", "öteki", "anlamak" türünden kelimeler, kendinizi toplumun bir parçası gibi hissetmenizi sağlıyor belki, ama zokayı yuttuğunuz anlamına da geliyor. Üstelik alelade bir zoka değil bu; bütün vücudunuzu, benliğinizi ele geçiren zehirli bir zoka. Bu soruyu soran insanlar genelde çoğulcu, çoğunlukçu bir tavır sergilediklerini zannediyorlar. "Herkesi kucaklamak, herkese yer açmak" okur yazarlığa bir şekilde bulaşmış insanlar içinde, aldatıcı bir söylem olarak filizlenmeye devam ediyor. İddiamız şudur: Bu sözümona hümanist tavır baştan ayağa püritendir. Kirlenmeyi daha doğrusu kirli görünmeyi göze alamayacak, güce bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde boyun eğmiş insanların varlık iddialarını sürdürmelerinin bir yolu olmanın ötesine geçemez, geçemeyecektir.
Üçüncü bir yol arayışı, bulundukları yerden memnun olmayanlarla, bulundukları yeri kaybetmek istemeyenlerin nefslerini ayakta tutmaya yarayan bir oyundur. Bu oyun küçük insanların hayatta, daha doğrusu oyunda kalmalarının bir yolu olmanın yanısıra ve esas olarak, nefret ettiğimiz kapitalizmin ve dünya sisteminin ayakta kalabilmesi için tezgahlanmış bir manevradır. Büyük balıklar, çarklarını döndürürken küçük balıkların bu çarka gölge düşürmelerini istemezler ve bu tarz manevralarla mevzilerini terketmeden küçük balıklardan kurtulmaya ya da faydalanmaya çalışırlar.
Popülist Kültür Girişimi olarak hedefimiz bu tezgaha gelmemek. Çingeneler, Kürtler, Ermeniler, Çerkezler vs. üzerinden yürütülen bu oyunun bir parçası ya da tarafı olmamak. 18 Eylül'de İstanbul'da yaptığımız tanıtım toplantısında da anlatmaya çalıştığımız bundan çok farklı bir şey değildi. Konuşmamıza iştirak eden Tevfik kardeşimiz Esma Güneş'in ve benim tavrımın popülizme yakışmadığı iddiasında bulunmuş. Katılımcıları küçük gören bir tavır sergilediğimizi söylemiş. Popülist Kültür Hareketi olarak halkı, halklaşmayı, nostaljik bir tavırdan uzak durarak, bütün somutluğu ve gerçekçiliği içinde anlamak ve başka insanlara da bunu anlatabilmek iddiasıyla yola çıktık. Aşağılayıcı olmak bir tarafa kapsayıcı olmak iddiası taşıyoruz. Fakat bu kapsayıcılık herkesi kucaklamak demek değildir. Taraflar belli. Bizim için üçüncü bir yol yok. Üçüncü yolu arayanlara yukarıda anlattığım nedenlerden ötürü cevabımız her zaman sert olacaktır. Aşağılayıcı tutum ya da kibir kendinden zayıf olanı ezmeye çalışmaktır. Başka türlüsüne biz savaş diyoruz. Temiz kalma gibi bir iddiamız yok. Zira savaşta temiz kalamazsınız. Halka kefil olamayacak olanlar ya da kibir sahipleri de zaten temiz kalma ve yerlerini kimseye kaptırmama telaşı içinde olanlardır. "İlla ki üçüncü bir yol vardır ve bu sizin söylediğinizin dışında bir yoldur," diyorsanız hodri meydan.
"Popülistler halktan oldukları iddiasını mı taşıyorlar, yoksa halkçı seçkinler oldukları iddiasını mı?" sorusuna da "halkçı seçkinler" ifadesinin yalnızca bir tanımlama olduğunu, insanın hem halkçı hem de imtiyazlı olamayacağını söylemekte yarar var. Seçkinlerle halkı ayıran şey kayırılmış olmak ya da olmamaktır, Allah'ın bahşettiği hiçbir şey insanı ayrıcalıklı kılmaz. Hz. Hamza kendi yerini korumak için değil, İslam adına savaşırken öldü. Bunu untmamak gerekir.
Üçüncü bir yol arayışı, bulundukları yerden memnun olmayanlarla, bulundukları yeri kaybetmek istemeyenlerin nefslerini ayakta tutmaya yarayan bir oyundur. Bu oyun küçük insanların hayatta, daha doğrusu oyunda kalmalarının bir yolu olmanın yanısıra ve esas olarak, nefret ettiğimiz kapitalizmin ve dünya sisteminin ayakta kalabilmesi için tezgahlanmış bir manevradır. Büyük balıklar, çarklarını döndürürken küçük balıkların bu çarka gölge düşürmelerini istemezler ve bu tarz manevralarla mevzilerini terketmeden küçük balıklardan kurtulmaya ya da faydalanmaya çalışırlar.
Popülist Kültür Girişimi olarak hedefimiz bu tezgaha gelmemek. Çingeneler, Kürtler, Ermeniler, Çerkezler vs. üzerinden yürütülen bu oyunun bir parçası ya da tarafı olmamak. 18 Eylül'de İstanbul'da yaptığımız tanıtım toplantısında da anlatmaya çalıştığımız bundan çok farklı bir şey değildi. Konuşmamıza iştirak eden Tevfik kardeşimiz Esma Güneş'in ve benim tavrımın popülizme yakışmadığı iddiasında bulunmuş. Katılımcıları küçük gören bir tavır sergilediğimizi söylemiş. Popülist Kültür Hareketi olarak halkı, halklaşmayı, nostaljik bir tavırdan uzak durarak, bütün somutluğu ve gerçekçiliği içinde anlamak ve başka insanlara da bunu anlatabilmek iddiasıyla yola çıktık. Aşağılayıcı olmak bir tarafa kapsayıcı olmak iddiası taşıyoruz. Fakat bu kapsayıcılık herkesi kucaklamak demek değildir. Taraflar belli. Bizim için üçüncü bir yol yok. Üçüncü yolu arayanlara yukarıda anlattığım nedenlerden ötürü cevabımız her zaman sert olacaktır. Aşağılayıcı tutum ya da kibir kendinden zayıf olanı ezmeye çalışmaktır. Başka türlüsüne biz savaş diyoruz. Temiz kalma gibi bir iddiamız yok. Zira savaşta temiz kalamazsınız. Halka kefil olamayacak olanlar ya da kibir sahipleri de zaten temiz kalma ve yerlerini kimseye kaptırmama telaşı içinde olanlardır. "İlla ki üçüncü bir yol vardır ve bu sizin söylediğinizin dışında bir yoldur," diyorsanız hodri meydan.
"Popülistler halktan oldukları iddiasını mı taşıyorlar, yoksa halkçı seçkinler oldukları iddiasını mı?" sorusuna da "halkçı seçkinler" ifadesinin yalnızca bir tanımlama olduğunu, insanın hem halkçı hem de imtiyazlı olamayacağını söylemekte yarar var. Seçkinlerle halkı ayıran şey kayırılmış olmak ya da olmamaktır, Allah'ın bahşettiği hiçbir şey insanı ayrıcalıklı kılmaz. Hz. Hamza kendi yerini korumak için değil, İslam adına savaşırken öldü. Bunu untmamak gerekir.
Tüccarın İbadeti
YanıtlaSilüçüncü yol, keyfince yaşayabilmek için bahane üretmenin adıdır; sıkışmış adamın umududur. bükmek istediği elin sıcaklığını keşfeden adamın köprüden önce son çıkış olarak gördüğüdür.
bildiğin ahir zaman imtihanıdır; inanan ama sorumluluk almak istemeyen müslümanın, inandığı gibi yaşamayı, yaşadığı gibi inanmaya tercih etmesi.
bunun da adının konması ayrı bir güzellik, 'üçüncü yol'
zinaya düşmek yerine 'beraber olmak' gibi bir şey