Ana içeriğe atla

Fındık kırma makinesine eteğini kaptırdı, öldü


DÜZCE’nin Akçakoca İlçesi’nde fındık kırma makinesine eteğini kaptıran 20 yaşındaki Ayşegül Barbak parçalanarak öldü. Olay saat 11.00 sıralarında, Akçakoca’nın Doğancılar Köyü’nde bulunan bir fındık kırma fabrikasında meydana geldi. Makinist yardımcısı olarak fabrikada çalışan Ayşegül Barbak, fındık makinesinin etrafını süpürürken eteğini makineye kaptırdı. Eteğinin kurtarmak için eğilen Ayşegül Barbak eşarbını da makineye kaptırdı. Makinenin içerisine giren iki bacağı ve kolu kopan, başı ezilen Ayşegül Barbak olay yerinde yaşamını yitirdi. Mesai arkadaşları makinenin bulunduğu ikinci kata çıktıklarında Ayşegül Barbak’ın parçalanmış cesedini görerek polise haber verdi.

Kızının ölüm haberini duyarak fabrikaya gelen anne Hazal Barbak, “Kadersiz Ayşem” diyerek ağlarken, yakınları tarafından teskin edildi. Ayşegül Barbak’ın ağabeyi Yılmaz Barbak ise sinir krizi geçirerek fabrikanın camlarını kırdı. “Bizim yüzümüzden parçalandı kardeşim” diyerek ağlayan Yılmaz Barbak, kardeşinin 3 yıl önce kendisini kaçıran kişi ile evlendiğini, evlendikten yaklaşık 3 ay sonra da baba ocağına dönerek fabrikada asgari ücretle çalışmaya başladığını söyledi.

Barbak’ın mesai arkadaşları ise, iş güvenliği için etek giyilmemesi ve eşarp yerine bone takılması gerektiğini belirtti. Fabrikada çalışan diğer kadın işçilerin de etek giyip, başörtüsü taktıkları görüldü. Fabrikanın sahibi Şefik Kaya evde bulunduğunu, olayı öğrenince fabrikaya geldiğini belirterek, 2 aydır fabrikada çalışan Ayşegül Barbak’ın da akrabası olduğunu, işçilerin fabrikada sezonluk çalıştığını söyledi.

Cumhuriyet Savcısı’nın olay yerinde yaptığı incelemenin ardından ceset Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun