Ana içeriğe atla

Gavurun Ekmeğine Yerli Malı Yağ

Namaz gönüllüleri diye birşey var. Onu konuşuyoruz üniversite öğrencileriyle. Kantindeyiz. Televizyonda da Fatmagül var. Neyse... Söz söylemeye fırsat bulan herkes "halkımız cahil böyle şeylere ihtiyaç var" türünden şeyler söylüyor. Yine başka bir yerde başka insanlarla Trt Şeş denilen şeyi konuşuyoruz. Yine aynı şeyler... Okuma yazma bilmeyen Kürtler kandırılıyormuş da bu kanal devletin işlediklerini dosdoğru anlatıyormuş. İki meselede de halkın cahilliğine vurgu var. Önce birincisi bakalım, namaz gönüllüsü olmak nasıl birşey ben anlayamıyorum mesela. Sonuçta ramazan ayında televizyonda inşallah maşallah diye diye bir program yapıyorsun ve programın bir yerinde "evet efendim şimdi bir aramız var, malum reklam berekettir" diyebiliyorsun. Bu anlayıştaki insan, program boyunca anlattığı dinin reklama izin verdiğini, böylelikle yücelik gösterdiğini söylemiş oluyor. Halbuki reklam sayesinde, o cümleyi kurmaya mecbur bırakılması ve buna boyun eğmesi sayesinde o koltukta oturuyor. Hocamızın haberi yok, cahil. Hoca cahil yani halk değil. İkinci meselede ise uzun uzadıya konuşmaya gerek yok, umurumuzda değil çünkü Trt Şeş filan. Halkı suçlayarak bir işleyiş temize çıkarılamaz. Aldatılmaya müsait olanlar Türkçe bilen yakışıklı Kürtlerdir. Halklığından rahatsızlık duyan herkes aldatılmanın eşiğindedir.

İslam öncesi Mekke toplumunda Peygamber Efendimiz'e cahil demiyoruz. Okuma yazma bilen, şiirde edebiyatta tozu dumana katan insanlara cahil diyoruz. Cahillik böyle birşey. Türkiye'de eğitim faaliyetleri ne kadar hızlanıyorsa, çeşitleniyorsa cahillik de o derece hızlanıyor, çeşitleniyor. Adam namaz gönüllüsü ve medyanın gücüne inanıyor. Medya ne Allah aşkına? "Kurallarını gavur koysun ama ben kendi oyunumu oynayayım" diyorsun sen. Oynatırlar için rahat olsun. Bu bir güç meselesidir. Senin gücün medyanın gücüne itibar ediyor mu? Önce bunu sormalısın. Ama tabi kendi gücünden haberi olmalı insanın. Ne var bizde, neyi başarabiliriz?Bize bizim gücümüzden haber veren tek şey halktır. Okumuş naneler değil. Halkın içindeyken nelere itibar ediyoruz, neleri reddediyoruz. Buna bakmamız lazım. Halkın içindeyken kıvanç meselesi yahut utanç meselesi bildiğimiz şeylerle kendi zavallı dünyamızdayken değer verdiğimiz şeyler arasındaki ölümcül fark ne? Kadınhanı'nda mesela, bizim ilçede meşhurdur: Üniversite geldi gadınan bozuldu. "Türkiye'de güzel şeyler yaşanıyor" diyenler var. Bir de "gadınan bozuldu" diyenler. Kendi yaşadığımız yerden başlayarak düşünmemiz iyi olur. Ne oluyor? Biz ne taraftayız?
Gavurun ekmeğine yağ sürenler var bir tarafta. Ama bize bu sürdükleri yağın yerli malı olduğunu söylüyorlar. E zaten dünya sisteminin istediği de bu değil mi? Bu ülkede İslam'ın söz sahibi olmasının önüne nasıl geçildi. İslam'a toz kondurmayarak değil mi? O nasıl bir İslam'mış peki.

"Vatan somuttur" u bir kez daha okumalı. Bir kez daha.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun