
Asef Bayat,
Sokak Siyaseti’nde 1977’den 1990’lı yılların başına kadarki İran Devrimi (1979) sürecini sıradan insan açısından değerlendiriyor. Kitap, konvansiyonel sosyal bilim kavramlarının eleştirel olmayan bir uygulaması olmadığı gibi Batılı Oryantalist bir bakışa da sahip değil. Yazar konusunu yeni, yerli bir bakış ve üslupla sunuyor. Önerdiği yeni kavramlar tanımlayıcı ve meselenin daha net anlaşılmasını sağlıyor. Sıradanın sessiz tecavüzü, sokak siyaseti, gayri resmi siyaset, gündelik direniş kavramlarını anlamak çok da sosyolojik bir birikim gerektirmiyor mesela. Akademik kuruluğa, kavramlaştırmaya teslim olmamış. Kitabın önemini hafifsediğimiz manasına alınmazsa, ortalama okuyucunun anlayabileceği bir kitap diyebiliriz. Gerçek anlamda İran’daki yoksul halk hareketlerini, bunların faillerini belirleme, anlama, anlatma çabasıyla onu popülist kitaplar rafına koyuyoruz. Bayat’a göre, sıradan insanın hayatta kalma ve daha iyi bir yaşama ulaşma çabası, onu zamanla siyasi bir aktör konumuna taşımıştır. Çünkü derdiyle ilgilenecek kurumsal bir mekanizma yoktur. Durum buyken bu sıradan insan, sözde vatandaş, derdini anlatacak kurumları kendi kurmak zorunda kalmıştır. Eldeki kazanımları korumak birinci amaçken yeni kazanımlar elde etmek (daha adil bir düzen kurmak, mevcut düzen karşısında kültürel ve siyasal özerklik kazanmak gibi) ikinci amaçlarıdır. İranlı yoksul halkın bütün eylemlerinin temel meselesi budur, denebilir. Bazılarının söylediği gibi kesinlikle pasif değil, aktif hareketlerdir bunlar. İşsizler, işportacılar, sığınmacılar, kır göçmenleri, gecekonducular istediklerinde kolektif eylem yapabilmişlerdir. Kesinlikle belli bir ideolojik söylemin etkisinde değillerdir. Yoksulluğu, yoksunluğudur onu sıradan sessiz tecavüzcü konumuna getiren.
Yorumlar
Yorum Gönder