İlk toplantının notlarını müstakil bir yazı, bir çerçeve yazı olarak Fayrap'a yazmayı düşünüyorum. Ama burada şunları kaydetmekte yarar var. Türk toplumu üzerine faşisttir, ırkçıdır, şöyle "öteki"leri vardır, böyle "öteki"leri vardır, militerdir, linç kültürü egemendir, erkek egemendir, ileri derecede ayrımcıdır, kayırmacıdır, duyarsızdır, ahlaksızdır gibi pek çok kalıba Radikal ve Taraf gazetelerinden aşinayız. Amaç belli odak noktaları üzerinden bunları sınamak, diyelim Türk halkı arasındaki "ayrımcılık"ın ne türden bir ayrımcılık olduğunu ve sınırlarını, nerede başlayıp nereye kadar uzandığını, nereden öteye geçmediğini görmek. Kürt komşunun evi yanıyor, söndürmeye koşar mısın? Alevi kiracına kumpas kurdular, evinde saklar mısın? Saklayan da ihbar eden de oluyor, bunu biliyoruz. İşte bu gibi hikayeler. Bıçak nerede kemiğe dayanıyor?
Bir insana kavminin ismiyle, bilmemne oğulları diye seslenmeyi bile yasaklayan bir din kültürü ve ahlak bilgisinin olduğu bir yerde Batı Avrupa'yla aynı mı olur her şey? Tam ters uca savrulmayalım, tamam, mutlak bir güzelleme yapmayalım. Belli odak noktaları tespit edip, örneğin ağır Türkçü bir abi ucuza Kürt işçi çalıştırıyor, bu adamın milliyetçiliği nasıl bir şey? Ya da akrabaya yardımla akrabaya kıyak nerede nasıl ayrılıyor? Buna benzer şeyleri Murat Önderman'dan okuduklarımız -tersten de olsa- düşündürdü, tartıştırdı ilk toplantıda.
Bir insana kavminin ismiyle, bilmemne oğulları diye seslenmeyi bile yasaklayan bir din kültürü ve ahlak bilgisinin olduğu bir yerde Batı Avrupa'yla aynı mı olur her şey? Tam ters uca savrulmayalım, tamam, mutlak bir güzelleme yapmayalım. Belli odak noktaları tespit edip, örneğin ağır Türkçü bir abi ucuza Kürt işçi çalıştırıyor, bu adamın milliyetçiliği nasıl bir şey? Ya da akrabaya yardımla akrabaya kıyak nerede nasıl ayrılıyor? Buna benzer şeyleri Murat Önderman'dan okuduklarımız -tersten de olsa- düşündürdü, tartıştırdı ilk toplantıda.
Toplantıdaki bir başka konu da, Kastamonulu ile Çankırılının farkıydı. İşte bir özcülük daha. Ama bütün Kastanbolular... Evet, tabii, iyisi de var, kötüsü de.
Toplantıdaki konuşulan bir başka husus da sokağa çıkıp birtakım kilit sorular soralım insanlaraydı. Star muhabiri Osman Terkan'ın yaptığı "Sokağın Nabzı" gibi. Terkan, halk düşmanlığıyla halk sevgisi arasında gidip geliyor gibi. Şaban müzikleri koyuyor arkaya mesela. Ben sadece birkaçını izledim. Wikileaks, bayramlarımız, İstiklal Marşı haberleri. Fikir iyi. Emin Çölaşan bu haber videolarına atıfla halk düşmanlığını konuşturan bir yazı yazmış. İşte Eminönü, Taksim... Mecidiyeköy de dünyanın bir başka merkezi. Bunlar da olacak, belki ayrı bir grup sokağa çıkacak, bir grup teori yapacak. Böyle değil tabii. Teoriye ihtiyaç bırakmayacak fotoğrafları arıyoruz. Teori olarak olay. Bak sen.
Teori demişken, bir yandan popülist tarihçilere, De Certeau'ya, E. P. Thompson'a da sıra gelecek okumalarda. Şimdilik popülist sosyologlarla, popülist kültür tarihçileriyle devam edeceğiz. Ahmet Hamdi okuyacağız mesela. Acelemiz yok. İki haftada bir, bir sene sonra bakmışız ki pek çok şey tartışmışız, düğümler çözülmüş, Türk toplumuna bakarken liberallerle, seçkincilerle, halk düşmanlarıyla hangi noktalarda ayrıldığımız daha bir net tespit edilivermiş.
Velhasıl, şimdi Doğan Ergun'la devam ediyoruz, Türk Bireyi Kuramına Giriş. Daha doğrusu bu kitap üzerinden yüzü Türkiye'ye bakan popülist bir sosyoloji, yerli ve halkçı bir sosyoloji imkanını tartışacağız yine. Daha da doğrusu bu kitabın böyle bir sosyolojiye katkısını tartacağız. Kitabın eski baskısı Gerçek, Fethi Naci, yeni baskısı İmge Kitabevi. (Ahmet Yıldız'ın kitap hk. bir yazısı) Kitap 80lerde, Özalllı yıllarda yazılmış. Aman Türk insanı bireyci olamaz kamucudur, KİTlere dokunmayın, özelleştirmeye kalkışmayın, bu neo-liberal politikalar burada tutmaz demek için. Türk toplumuna ilişkin bir tespitler bütünü hep bu tartışma bağlamında değer kazanıyor kitapta. Bir sosyolog Doğan Ergun, bir Türk sosyologu. Liberal ya da bireyci de değil ayrıca. 18 Şubat Cuma. Altı buçukta dernekte.
Yorumlar
Yorum Gönder