
Katlanılır, geçilir bunlar. Geçelim. Öyle bir zamandır ki fındık mevsimi, anam avarelik edecek olsak “enük cücük ekmek peşinde oğul” der bu zaman için. Öyledir gerçekten. Okul çağına girmiş çocuklar çok da şikayet etmeden fındık toplar. Okul önlüğünü, ayakkabısını alacaktır. Ya da ne bileyim, babasından sözünü aldığı ancak öncelikli ihtiyaçlar dolayısıyla bir türlü sıra gelmeyen bisikleti alacaktır kendi kazandığı parayla. Okul yaşına girmiş hemen her çocuk kıvırır bu işi. Erkeği, dişisi.
Nasip zamanıdır, fındıkla doğrudan ilgisi olmayanlar bile kazanır bu zamanda. Şoföründen aşçısına, işçisinden esnafına rızık peşinde olan herkesin nasibi açıktır bu mevsimde. Ramazanla birleştiği içindir ki şenliktir aynı zamanda. Şöyle: Sahurdan sonra bir iki saat uyunur. Gün bahçede geçer. Evine yorgun dönen işçiler iftarı bekler bir taraftan. İftar sonu bayram vaktidir. Yeme içme bayramı değil kastettiğim. Teravihi beklerken eşin dostun, komşunun akrabanın muhabbetinin yerini ne tutabilir?
İstanbullarda, vatanın başka yerlerinde mekan tutanların doğdukları yerde oldukları bir zamandır bu. Yerli fındık sahibi ve işçileri için durum az çok budur. Doğudan, Güneydoğu’dan nasip aramaya gelenler de var. Kimi ya nasip deyip rasgele çıkmıştır yola, kimi anlaşmıştır iş vereniyle. Ya nasip diye çıktıysanız boşta kalma ihtimaliniz de var demektir, cami yanında açıkta sabahlamak pahasına. Boşta kaldıysanız o gün, ertesi gün biri çağırır belki sizi. Neylersin, ümit fakirin ekmeği.
Yorumlar
Yorum Gönder