Ana içeriğe atla

Ordu mensuplarının siyasi eğilimleri

Eskiden, çok eskiden de değil yakın zamana kadar cihet-i askeriye hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Ne yerler ne içerler, kimi sever kimden nefret ederler. Tek bildiğimiz İslamcılara hem gaz verip hem düşman listesinde bazen bir bazen iki numaraya İslamcıları yazdıklarıydı. Türk-İslam sentezi ve bone iyiydi de işte başörtüsü ve hakiki İslamcılık fenaydı. Bunun dışında ordu hakkında bildiğimiz fazla bir şey yoktu. 1998 senesinde Hakan Albayrak bana askerlerin Güneydoğuda emre göre köyün bütün kadınlarına tecavüz ettiklerini anlatmıştı. Mehmed'in Kitabı denen Fransız gizli servisince yazdırılmış kitapta mı anlatılıyordu, Hakan birinden mi duymuştu bilmiyorum. Bunun doğruluğuna dair hiçbir delil yok oysa. Bir kıza tecavüz eden erlerin tespiti için terhis olmuş 250 askerin sorgulandığını biliyorum sadece. Asker kızı almak istemiş, kız da varmam demiş. Karakola çekip arkadaşlarıyla birlikte tecavüz etmişler. Aile mahkemeye başvurunca kovuşturma başlıyor vesaire. Bir tek kızın başına gelen saldırıyı 250 kişiyi tek tek bulup sorgulayarak çözmeye çalışan bir yargı sistemi bütün köy tecavüze uğradığında işlememiş, işletilmemiş olabilir mi? Askerler o kadar güçlü mü, yahut güçlü müydü, birdenbire ellerindeki sihirli değnekler nereye girdi? İslamcılarla ordunun dansını çok iyi anlayabilmiş değilim. Nerede duracağımı da bilemedim hiçbir zaman. Halkını ve memleketini seven bir okur yazarın çilesidir bu. Ordu mensuplarının siyasi eğilimleri Türkiye ortalamasına çakışmadıkça da çilemizin biteceğini sanmıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Taraf, Radikal okuyarak zihni bulanmış İslamcı kardeşlerime

Üstelik kalkıp acaba neden Kürtçe konusunda fetvayı cevaz vermiyoruz diye üstümüze geliyorlar. 1. Kürtçenin resmi dil olması teknik olarak imkansıza yakındır. 2. Şart da değildir; bir katkısı olmayacaktır. 3. Kültürle veya sivil alemle hiçbir ilgisi yok, direkt olarak Türkiye-Avrupa gerginliği tarihinde bir momentumdan ibarettir. Tasfiye veya Hece dergilerini çıkaranların bunları anlayacak zihin açıklığı ve dürüstlüğe sahip olmadığı belli, siz dinleyin bari. Söylediklerimin ulusalcılıkla, Türkçe meftunluğuyla bir ilgisi yok. Kürtçe birçok insanı şu veya bu nedenle rahatsız edebilir. Beni etmiyor. Kürtçeye birçok insan şu veya bu nedenle sempati besleyebilir, ben beslemiyorum. Çocukluk atmosferimde işitmeye alışık olduğum dillerden biri olduğu için Kürtçe bana doğal geliyor, hepsi bu. Doğal ve yörel. Dolayısıyla da neden Kürtçe'yi yüzlerce diğer yörel dilden ayırdederek savunmam yahut övmem gerekiyormuş, anlamıyorum. Sivil olarak anlamıyorum yani. Sivil hayatta, Terekemece veya Kar...