Yeni Destan yerine Neo-Epik dediğim gibi Halkçılık yerine Popülizm diyorum. Nasıl ki "yeni destan" akla "Yeni Türkü", "Çağdaş Türkü", "Yeni Bütün" gibi goşist çevreleri akla getirecek idiyse, Halkçılık terimi üzerinde de Kemalistlerin ipoteği var. Kelimeler uzayda var olmazlar, onları kullananlar şekillendirir ve anlamlandırır. Konuyu biraz bu yönden kurcalayınca popülizm teriminin dünyada gelmiş geçmiş bütün halkçılık türlerini yakınlaştıran bir terim, İngilizce de olsa İngiliz dili sınırlarıyla ilgisi olmayan bir terim olduğunu gördüm. Güncel siyasette ve sanat alanında sevmediğim adamlar başkalarını, genellikle halkın sempati duyduğu kişi, siyaset ve etkinlikleri popülist olmakla suçluyordu. Popülistin karalığı çarpıcıydı, popüler ve elitin aklığına karşı. Yarı şaka yarı ciddi, Fayrap'ın logosunun altına "Popülist edebiyat dergisi" yazdım. Bizi suçladıkları şeyi üstlendim yani. Neden popülizmle suçluyorlardı bizi? Çünkü biz kendimizi ayırıp bir fildişi kule edebiyatı iddiasıyla ortaya çıkmak yerine, ana karaya veya okyanusa ulaşmak, hiç değilse yaklaşmak çabasında bir yazı yazıyorduk. "İnsanların seviyesine iniyor"duk. Zaten halk en genel manada yaşayanlar, insanlar, hepimiz demek. Tek özelliği yaşamak olanlar. Süsü, takıyı inkar ediyorduk. Bu da bizi elitistlerin popülizmle suçladığı yere getiriyor. Adı konmuş, resmi, tamahkar bir siyaset yapmadığımız için "kültür"ü ekledik ve Popülist Kültür doğdu. Maksat bir mevkii elde etmek değil, ayrıcalıksız ve var olanla bütünleşmiş bir sanat, siyaset, kültür, düşünce algısı, çabası, ortaklığı ve ortamı yaratmak. Yani hem bir etiketiniz olmayacak hem de var olacaksınız. "Şair" olmadan iyi şiir yazılabileceğinin bir örneğini vermek istemiştim ben hep. Bunu tam olarak başardığım söylenemez. "Şair"lerden biri olarak görülüyorum. Ama yirmi yıl sonunda bugün Popülist Kültürün başarılmaya aday olduğunu görüyorum. Bu kimsenin değil çünkü artık. Ben yok, hatta biz yok, hepimiz varız. Önce anlamak gerek. Bunun için de biraz aynaya bakmamak gerek.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur. Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor. Özellikle, Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder