Ana içeriğe atla

Popülist kültür bildirisi


  1. 1. Popülist Kültür Hareketi, halklaşma önerisiyle yola çıkıyor. Biz bugün siyaset ve kültür ortamında birçok başka düşüncenin yaptığı ya da ileri sürdüğü gibi halk adına konuşmak iddiasında değiliz. Halk adına konuşma iddiasında bulunanlar, ideolojileri ne olursa olsun, kendileri ile halk arasına hiyerarşik bir mesafe koyarak başlıyorlar işe. Gidilecek yolu kendilerinin daha iyi bildiğini söylüyorlar. Bir eğitmen rolü üstleniyorlar. Bu da aslında halihazırda tecrübe ettiğimiz şekliyle devlet ile millet, kendilerini seçkin kabul edenlerle halk arasındaki ayrımın sürdürülmesi anlamına geliyor. Değişen sadece buna talip olanların kimliği oluyor. Popülist Kültür Hareketi, öncelikle bu ayrımı reddetmenin, bu oyunu terk etmenin gerektiğini söylüyor.
  2. Dolayısıyla bugün mevcut mevzilerden hiçbirini ele geçirmek ya da bunlardan kendimize pay biçmek için yola çıkmıyoruz. Kimsenin halk karşısında daha ayrıcalıklı bir yeri olduğunu kabul etmiyoruz. Üreten halk ise, bizim de yerimizin ancak halkın durduğu yer olduğunu söylüyoruz yalnızca. Halk yağmurda ıslanıyorsa biz de ıslanmalıyız. Halkın acısı ya da sevinci bizden beri değildir. Bu acı ya da sevinci duymamızı engelleyen ne varsa bunları tasfiye etmeyi, bunlardan uzak durmayı teklif ediyoruz. Halkla birlikte bunları göğüsleyip aşmalıyız. Bireysel kurtuluş sandığımız şeyler gerçekliğe yüz çevirmekten başka bir anlam taşımıyor.
  3. Bugün kültürel alan çeşitli gruplar tarafından paylaşılmış durumda. Ya kimse bir diğerinin alanına karışmıyor ya da herkes bir diğerinin alanına alternatif araçlar üretmeye çalışıyor. Herkes kültür üzerinde kendi iktidarını ilan etme peşinde. Böylece parçalanmışlık sürekli hale getirilmek isteniyor. Fakat bütün bunlar halk dışarıda bırakılarak yapılıyor. Bu da karşı karşıya bulunduğumuz gerçekliğin üstünün bu tarz kavgalarla örtülmesine yol açıyor. Halbuki yaşadığımız gerçekliğin, halkın yaşadığı gerçekliğin parçalanarak ya da estetize edilerek üstü örtülemeyecek kadar katı olduğunu görüyoruz.
  4. Katı gerçekleri konuşmayı; bu gerçeklere uzaktan, dışarıdan değil, bizzat içinden bakmayı, halkın yaşadığı tecrübenin bir parçası olarak bu gerçekleri konuşmayı teklif ediyoruz. Bir doğrudanlığa ihtiyacımız var. Bunu kültürel alanın her yerine tatbik edip yeni bir anlayış, okuma, bakış olarak hayata geçirmek için yola çıktık. Bu anlamda şiir, edebiyat, sinema ne olursa olsun kültürel ve siyasi alanın hiçbir veçhesi bu bakışın dışında tutulamaz.
  5. Halk birçoklarının kabul ettiği gibi cahil bir kitleden ibaret değildir. İster üretim sahasında ister farklı sahalarda hayatı tecrübe edişinde olsun hakikate direkt temas edecek bir bilgiye sahiptir. Bu bilgi çerçevesinde her hareketimizde halkın referansları ve bilgeliğini göz önüne almamız gerekir. Bu basit bir halk güzellemesi değildir. Burada esas olanın, halkın tercihleri olduğunu unutmamamız gerekiyor. Bu tercihler şahsi düşüncemize karşı olsa bile bunları dikkate almalı, kendimizi halktan ayırmamalı ve hakikat uğruna mücadeleye devam etmeliyiz.
  1. Halk ile hakikat birbirine karşı değildir. Hayatı birtakım kalıplaşmış düşüncelere, sabit kavramlara hapsedemeyiz. Popülizm bu anlamda püriten düşünceye karşıdır. Kendisini kalıplara hapseden düşünce hatasız olma iddiası ile hareket eder. Eli temiz kalsın ister. Elinin kirleneceği yerden uzak durur. Sınırlarını ihlal etmez. Oysa hiçbirimiz bu kadar steril bir toplumda yaşamıyoruz. Karşı karşıya kaldığımız problemleri de kendi yerimizi kollayarak çözemeyiz. Cesaret ve gayret esastır. Paçalarımız çamura bulanmasın diye durduğumuz yeri kutsayacak değiliz. Halkın paçaları çamurlu. Çamura bulanmadan da hakikate doğru yol alamayız.
  2. Popülist Kültür Hareketi seçkinciliğe karşı olduğu gibi popülizmin ya da popülist olmanın da seçkinci bir gerekliliği yoktur. Bu insanın çok küçük anlık bir hareketinde hemen açığa çıkabilecek bir durumdur. Biz ondan uzaklaşsak bile kendisini hemen hatırlatabilir. Sürekli karşımıza çıkar. Birilerinin diğerlerini eğitmesi ile ilgili bir durum değildir. Popülist Kültür de bir eğitim faaliyeti olarak değil bir teklif olarak çıkıyor yola. Popülizmi hatırlamayı teklif ediyor.
  3. Popülist Kültür taraf olmayı teklif ediyor ama seçkinler ya da cari siyasetler arasında bir taraf olmayı değil. Bugün taraf olmaktan ancak, bu dizgelerin dışına çıkmadan mevcut çıkar gruplarından birinin yanında olmak anlaşılıyor. Bunlardan birine kapağı atmazsanız diğerinin ayakları altında ezilmekle tehdit ediliyorsunuz. Bunlar bize sunulan resmi siyasetlerin tarafları. Biz ise resmi siyasetin karşısında taraf olmanın gerekliliğini görüyoruz. Asıl iş resmi değil gayri resmi siyaseti öğrenmekle başlıyor. Herşeyin siyasi olduğunu hatırlamak gerekiyor. Yoksul ile zengin, ezilen ile ezen, sömürülen ile sömüren arasında yaşanan bir siyaset var. Halk ile kendi sınırlarını çekenler arasında, mevziler parselleyen, halkı kendilerinden uzak tutmak isteyenler arasında bir siyaset var. Popülist Kültür halkı küçük görenlerin karşısında halkın, halklaşmanın tarafında.
  4. Popülizmde birlik ve bu anlamda kolektiflik esastır. Sadece gruplar, düşünceler değil bireyler düzeyinde de parçalanmış bir toplumla karşı karşıyayız çoğu zaman. İnsanların kendi bireyselliği kolektif olarak bir atılım sağlamanın önüne geçiyor. Bu bireysellik kendi sınırlarını belirleme ve bu korunaklı sınırlar içinde hayatını sürdürme anlamını taşıyor. Çoğu zaman zaten kimsenin halk için çalıştığını ya da en azından bir iddia sahibi olduğunu söylemek mümkün değil. Popülerlik, başkalarından takdir görme isteği, afili sözleri düşünceye tercih etmek vs. hep bunun alameti farikası olarak önümüzde duruyor. Bunların karşısında yer alan popülizm için öncelikle parçalanmışlıktan birliğe, bireysellikten kolektifliğe doğru adım atılması şart.
  5. Popülist Kültür, yukarıda çizdiğimiz çerçeve içinde siyasi ve kültürel hayatımıza asıl olarak halkın içinden bakmanın, halkla aramızdaki mesafeyi kapatmanın gerekliliğine inanarak harekete geçiyor. Bu da önümüze üstlenilmesi gereken birtakım sorumluluklar çıkarıyor. Yapılması gerekenlerin bir listesi yok. Ama ne yapılacaksa yapılsın, bu ancak bu sorumluluğu üstlenmeye hemen şimdi talip olanlarla yapılacak. Ne yapılırsa yapılsın burasının bizim evimiz olduğunu aklımızda tutarak yapacağız. Buradan vazgeçerek kazanılacak her imkana, hayata, pozisyona karşıyız.

Yorumlar

  1. O gün orada bulunmayı çok istedim ama nasip olmadı. Bildiri oldukça kapsamlı ve dolu.
    Okurken aklıma bir şey geliverdi.
    Peygamberleri bile bunalıma sokan ve delirme noktasına getiren şey ne idi? "Ümmetsizlik"
    Kendilerine ve getirilen mesajlara inanmayan, elçiye güvenmeyen halk! "İnanmayan ve güvenmeyen halk" ne kadar korkunç değil mi?
    Tam bir Kaos...
    Kaos'un da bir konforu var elbette.
    Karanlığın konforu...
    Yukarıdaki 10 madde Kaos'un karanlığına karşı 10 ışık olsun inşallah..
    Allah'a emanet olun..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun