Kurucusu Julian Paul Assange onu böyle tanımlıyor. Wikileaks başta Amerikan hükümeti olmak üzere birçok hükümetin planlarını, gizli anlaşmalarını, işledikleri savaş suçlarını, yaptıkları mezalimi kağıtlarla, video görüntüleriyle ortaya koyan bir internet sitesi. Gizli belgeleri hükümet muhaliflerinin desteğiyle yani sızdırmasıyla ele geçiriyorlarmış. Sitenin kurucusu Assange'ın hackerlığının da sızıntılara katkısının büyük olduğu düşünülüyor. Sitenin masraflarını da gönüllü bağışlarla karşılıyorlarmış. Wikileaks bizdeki Taraf gazetesine karşılık geliyor. Fişlemelerin ifşasını, heron görüntülerini hatırlayalım. Diğer yandan Taraf da ilk çıktığı zamanlar okuyucularından maddi yardım talep ediyordu sayfalarında, hala öyle mi bilmiyorum. Yani arkamızda büyük adamlar yok demeye getiriyorlardı. Herneyse. Halkın olup bitenden haberi olmadığını, istihbarata ihtiyacı olduğunu düşünmek halkı hiç tanımamak demek aslında. Halkın gerçeği anlamak için belgeye ve video görüntülerine ihtiyacı yok.
Halkın feraseti ve sezgisi vardır; belgesi ve videosu olmasa da. Ve dünyada zulüm biz onları görmediğimiz, onlardan haberdar olmadığımız için işleniyor da değildir. Halk bilir fakat bildikleri dahilinde örgütlenmeye başladığı anda çeşitli mekanizmalar devreye girer ve onu manipüle etmeye, yozlaştırmaya, önderlerini satın almaya, suistimal etmeye yahut bölmeye, onu etkisizleştirmek için bütün imkanlarını kullanmaya başlar. İşte mesele de bu imkanlarının çokluğuyla ilgilidir. Halkın bilmemesi ile bilmesi arasında bu noktada pek bir fark yok. Wikileaks'le umutlanmak (kaynaklarına, ilişkilerine, bağımsızlığına güvendiğimizi varsaysak bile) uluslararası kamuoyu diye birşeyin varlığına inanmakla mümkün. Oysa böyle birşeyin olmadığını varsa da bize hayrının dokunmadığını Mavi Marmara sonrasında yaşananlarla gördük. Wikileaks'in bu durumda bize söylediği sadece şu; herkesin bildiğini artık herkes bilecek.
Yorumlar
Yorum Gönder