Ana içeriğe atla

Orta sınıflar savaşı

Aslında alt orta sınıfla üst orta sınıfın kavgası politika alanını belirliyor. Sivil toplum dandikliği de bunun bir parçası. Alt orta sınıf politik aktör olmaya çok uzak olduğu, toplumun en sıkı örgütlenmiş grubu olan üst orta sınıf da nüfusça diğerini dengeleyecek güce sahip olmadığı için gelişkin bir politik toplum ortaya çıkmıyor. Bu yüzden de özge bir sivil toplum inşası ihtiyacı ortadan kalkıyor. Alt orta sınıf zaten devlete muhtaç, devlet tarafından mağdur edilmiş kesim namı diğer Ortadirek olduğu için politikleşemez, ekonomisi yetmediği için sıkı örgütlenemez, kaybedecek bir şeyleri olduğu ve Amerikan rüyasına pardon Emekli Maaşı ve Sigortaya inandığı için de yoksullarla ittifaka yanaşmaz. Onun savaşı üst orta sınıfla. Aynı zamanda birlikte oturmak istediği grup da aynı. Olmak istediği, ilk fırsatta parçası olduğu ve hemen uyum sağladığı üst orta sınıf... alt orta sınıfın alter egosu olarak kaldıkça, yani Türkçe'de sonradan görme diyoruz buna, bu tabakalar-sınıflar savaşı toplumun herhangi bir kesiminin tarihsel karakter arz etmesini, gemiyi kumanda etmesini imkansız kılmaya devam edecektir. Bu iki sınıf, daha doğrusu aynı maddenin katı ve sıvı hali gibi sadece iki durum olan bu kategoriler toplumsal örgütlenmemizi bir arı kovanından farksız hale getiriyor. Alt orta sınıfla üst orta sınıfın ne iktidarla ilişkisi farklılaşıyor, ne zihniyet ve kültürü. Aynı adam bu ikisi de. Nüfus dengesi olsa, yani Avrupa'dakine benzer şekilde toplumun yüzde 25 kadarı üst orta sınıf, yüzde 45 kadarı alt orta sınıf olsa iki temel politik kulvar olacaktı Türkiye'de de. Muhafazakarlık ve liberalizm. Oysa Türkiye'de de tıpkı Amerika Birleşik Devletleri'nde olduğu gibi üst orta sınıf muhafazakar, alt orta sınıf liberalmiş gibi bir görüntü vardır. Sosyal yaşamda tam tersidir, kültürel olarak tam tersidir; ama politik tercihlere bakıldığında bu böyle görünür. Amerika'da üst orta sınıfın 4 kişilik aile için aylık ortalama geliri 50-60 bin dolardan başlıyor, ki Türkiye'de de benzeri rakamlar üst orta sınıfı alt orta sınıftan ayırmaya yarar. Yıllık aile geliriniz 75 bin ve üzerindeyse üst orta sınıfa mensupsunuz demektir. Ama Amerikada veya Avrupada bu durumdaki insanların sayısı çok fazla. Türkiye'de üst orta sınıf toplumunun milyonlarla ifade edilebileceği bile şüpheli. Şimdi baktım Fuat Keyman diye biri de "orta sınıflar kavgası"ndan söz etmiş; ama o 3 orta sınıf tanımlıyor ve bunları Laik, İslamcı, Kürt diye ayırıyor ve bunların ayrıştığını ileri sürüyor. Ve sonuna kadar yanılıyor. Keyman'ın saydıkları arasındaki kavga iddia ettiği şekilde gelişmiyor. Her üç politik kimliğin üst orta ve alt orta tabakaları kavganın birer parçası. Türkiye'de sahici bir sınıf savaşı, toplumu yeni bir formasyona mecbur edebilecek bir ekonomik mücadele yok. Birbirinin yerini alma kavgası var. Kayıkçı kavgası. Patronla müdürün, memurla bürokratın, asistanla profesörün kavgası.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Taraf, Radikal okuyarak zihni bulanmış İslamcı kardeşlerime

Üstelik kalkıp acaba neden Kürtçe konusunda fetvayı cevaz vermiyoruz diye üstümüze geliyorlar. 1. Kürtçenin resmi dil olması teknik olarak imkansıza yakındır. 2. Şart da değildir; bir katkısı olmayacaktır. 3. Kültürle veya sivil alemle hiçbir ilgisi yok, direkt olarak Türkiye-Avrupa gerginliği tarihinde bir momentumdan ibarettir. Tasfiye veya Hece dergilerini çıkaranların bunları anlayacak zihin açıklığı ve dürüstlüğe sahip olmadığı belli, siz dinleyin bari. Söylediklerimin ulusalcılıkla, Türkçe meftunluğuyla bir ilgisi yok. Kürtçe birçok insanı şu veya bu nedenle rahatsız edebilir. Beni etmiyor. Kürtçeye birçok insan şu veya bu nedenle sempati besleyebilir, ben beslemiyorum. Çocukluk atmosferimde işitmeye alışık olduğum dillerden biri olduğu için Kürtçe bana doğal geliyor, hepsi bu. Doğal ve yörel. Dolayısıyla da neden Kürtçe'yi yüzlerce diğer yörel dilden ayırdederek savunmam yahut övmem gerekiyormuş, anlamıyorum. Sivil olarak anlamıyorum yani. Sivil hayatta, Terekemece veya Kar...

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.