Ana içeriğe atla

Dexter Morgan'ı neden sevmeliyiz?

Bir arkadaşım geçenlerde Dexter'ı izliyor musun? diye sordu. Evet. Evet Dexter'ı severek izliyorum. Niye seviyoruz Dexter'ı? dedi arkasından. Dexter'ı sevmemin sebepleri üzerine düşünmeye başladım sonra. Dexter bir seri katil. İnsanları hem de hiçbir şey hissetmeden öldüren bir seri katil. Tanıyanlar bilirler söz konusu kurbanı değilse karıncayı bile incitmez. Dexter Morgan; Miami Metro Polis Departmanı için çalışan Adli Tıp Kan Analiz Uzmanıdır. Üvey babası Harry Morgan onu annesinin öldürülüp atıldığı konteynırın içinde abisiyle ve cesetle birlikte aç ve susuz bir halde bulur. Büyüdüğünde Dexter'ın içindeki öldürme güdüsünü keşfeden Harry onu sadece katilleri ve kanundan bir şekilde kaçmayı başaran katilleri öldürmeye yönlendirir. Yaşaması için ona hayatın ve seri katilliğin bütün kurallarını öğretir. Harry Morgan artık hayatta olmamasına rağmen Dexter'ın içinde bir alter ego yani ikinci benlik olarak yaşamaya devam ediyor. Dexter'ın hayatta kalması içindeki Harry sayesinde. Babalarımızın ya da bizi yetiştiren insanların sesleri hep içimizde bir yerlerde değil midir zaten?
Dexter'ı bir seri katil olduğu halde neden sevmemiz gerektiği konusuna geri dönecek olursak, bir dizi film olarak çok güçlü bir dramaya sahip olmasının ötesinde Dexter karakterinin derinliğinden ve gelişiminden söz etmemiz gerekir. Dexter bir seri katil değil bir intikam hikayesidir. Annesinin kanında bir kaç gün geçiren bir adamın patalojisinin yöneldiği yer önemli. Dexter her cinayetinde annesinin katilini öldürüyor aslında. Bu öldürme güdüsünü durduramıyor, çünkü annesiyle karşılaşma imkanı ya da annesinin, intikamının alındığını görme ihtimali yok. Yakalanmamak konusundaki hüneri ve çift karakterli (insanlara karşı başka kendi içinde ve cinayet işlerken başka) bir hayat yaşıyor olması da Dexter'ın travmasının asla sona ermemesine sebep oluyor. Travmatik ya da patalojik gibi laflar edilebilir Dexter için ama bu ona herhangi bir kahramandan farklı bir algıyla bakmamızı gerektirmez. Öyle bakacak olursak Dexter'ın mazlumla zalimin hikayesi olduğu gerçeğini kaçırırız. Klasik kahraman algısına ilk bakışta pek uymasa da aslında bir kahraman Dexter. Pek çok kahramanlık hikayesinde rastlayabileceğimiz bir kadın teması var bir kere. Clint Eastwod filmlerinde sıkça rastladığımız türden bir tema. Annesiyle başlayan sonra başka bir kadınla, sonra karısıyla bu sezonda ise tecavüze ve işkenceye maruz kalmış bir kadınla devam eden bir kadın teması. Kadınlar için öldürmeye devam ediyor. Öldürülen kadınlar için, öldürülmeye teşebbüs eden kadınlar için, tecavüze ve şiddete maruz kalan kadınlar için. Çocuklarla ilişkisi aşırı derecede sağlıklı bu da öldürme isteğinin yalnızca kötülük karşısında açığa çıktığının tam kanıtı. Yeni sezonda Harry Morgan'la (babası yani alter egosu) çatışmalı bir ilişki yaşamaya başlaması hayatını kurtardığı tecavüze uğrayan kızla herkesten sakladığı taraflarını paylaşacağına dair belirtiler Dexter'ın travmasının başka bir yöne evrileceğini ve karakterin gelişeceğini gösteriyor. Karakter gelişimi nasıl olacak ve nasıl tamamlanacak bilmiyoruz ama Dexter bir kahraman. Herşey bir kenara Dexter'ı yalnızca bunun için bile sevebiliriz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun