Beyaz Bant (Das Weisse Band) filminin yönetmeninden söz ediyorsak evet, mümkün. Ama film popülist bir film değil bu haliyle. 1900’lerin Almanya’sında bir kasabada geçen film, sıradan insanların hayatları, yoksulluğun kuşatıcılığı, devlet – kilise gibi güç odakları karşısında halkın acziyeti gibi unsurları apaçık bir şekilde göstermesiyle popülist bir film olabileceği izlenimini uyandırıyor ilk planda. Fakat simgesel iktidar karşısında konumlandırılan halka bir belirleyicilik, yönlendirme azmi, isteği, hırsı sunmaması gerçekliğini beyhude hale getiriyor. Pasifize edilmiş yoksul halkın kendi marifetiyle herhangi birşeyi değiştirebileceğine, bu türde gerçekleşen bir kolektivizmin meyvelerinin kurtarıcı rol oynayabileceğine dair bir inanç almak mümkün değil filmin bakış açısına göre. Kahraman yok yani filmde. Popülist olma imkanını da burada es geçiyor Beyaz Bant.
Hiçbir suçun cezasız kalmamasını, simgesel iktidarlara karşı duyulmasını istediği hıncı bu kadar öne çıkarma gayretinde olmasaydı popülist olma imkanını fark edebilirdi belki yönetmen. Toplumun hemen her ferdini tesiri altına alan psikolojik gerilim tek başına pek bir şey önermez oysa insanlara. Daha doğrusu bu gerilimden bir huruç, bir direniş, bir kahraman çıkmadığı sürece inancı değil mağlubiyeti öğütlemiş olmaktan başka bir amaca hizmet etmiş olmazsınız. Sinema toplumun bir silahıdır. Silahı gösteriyor Haneke. Gücün nereden doğabileceğine dair nüvelere de işaret ediyor. Ama silahı masaya koyduğunda sıkmıyor. Sıkacaksın. Kim için? Bunun cevabı Beyaz Bant’ta var. Peki ne için? Yönetmenin ıskaladığı yer de tam burası. Kahramanlık ne için? Bu soruya cevabı olanlar Haneke’nin yarım bıraktığı işi tamamlayabilir. Öyleyse iş başına.
Haneke filmlerinin hemen hepsi kocaman bir sorudur.Şok edici sahneler ya da çığlık atan sessiz sahneler...Sessiz çığlıkların çok olduğu sahneler Beyaz Bant'ta daha fazla idi.
YanıtlaSilBenim her filmini merakla beklediğim yönetmenlerin başında her zaman Haneke gelir. Zira soru sormak bütün sanat yapıtlarının başlangıcıdır. Düşünün, soru sormayan sanat yapıtının bize vereceği ne olabilir ki?