Ana içeriğe atla

Kibarca küfretmek ve beyin yıkamak

Gasilhane'ye cevap verirken bir cinsiyet hatası yapmışım. Şiddeti öven budalanın bir kadın olacağını düşünmemiştim. ODTÜ'de bize taş fırlatan goşist kızlar da aklıma gelmedi doğrusu hiç. Üstelik onların şiddeti ilkel düzeyde bir şiddetti. H. G. taş at diyor, 15 tane kız hop bizi taşa tutuyorlar. Vur deyip geri çekiliyor, sopalarla dalıyorlar. Bizimkileri tutmaya gayret etsek de cevap veriliyor ve "Kız arkadaşımızı kör ettiler!" tezgahıyla sonraki aylar boyunca hem okulda hem medya önünde müthiş çirkin, yalan ve iftira üzerine kurulu propaganda yapıyorlar. Sol kendi kadınlarına asla acımaz. Az bilinen (devletin çökerttiğinde militanlarına 25 gün aralıksız işkence ettiği) bir Kürt örgütünün liderinin iki kere hamile bırakıp kürtaja zorladığı bir arkadaşım vardı. Ben tanıdığımda feminist olmuştu artık. Erkek gibi davranıyordu ve bana da sürekli erkek olduğumu (sanki bundan utanmam gerekiyormuş gibi) hatırlatıp dururdu. İnsan olarak paylaşabildiğimiz tek şey ikimizin de işkence görmesi ve şiddet-siyaset ilişkisini gözden geçirmiş, şiddeti yöntem olarak benimsemeyen insanlar olmamızdı. Tabii onun gördüğü işkencenin yanında benimki sinek vızıltısı sayılır. En azından iki kere hamile bırakılıp devrimci ilişkiler kaldırmıyor diye kürtaja zorlanmanın nasıl bir zulüm olduğunu tam bilemem. Ancak sonuçlarını görebiliyordum. Devletten bile eski örgütünden nefret ettiği kadar nefret etmiyordu ex-Kürtçü feminist kadın. Kenafir gözlünün başına inşallah böyle hadiseler gelmeden Eczacı diplomasını dükkanına asar. Sonra da gider Eczacılar Birliğinin yürüyüşlerine filan katılır. İlaç firmalarının nihai satış standı pozisyonunda başarılı olacak, Kenafir Gözlü, inşallah.

Bana ettiği hakaretlere gelince, bunları kişisel almıyorum çok fazla. Kafasında bir İslamcı tipi var, onunla dövüşüyor. Genel olarak da haksız diyemem. Mesela bu İslamcı tipi hiçbir zaman Lenin okumamıştır. Sol, sosyalizm, anarşizm, komünizm gibi şeylerin tamamı ona bir ve aynı şey gibi gelir. Mevlana filan der ve hükümetten de genel olarak razıdır. Yoksa bu hükümet nasıl yüzde şu kadar bu kadar oy alacak zaten. Bu İslamcı tipi şiddete radikal olarak karşıdır. Yani sessiz bir şiddetin içinde ömrünü tükettiği halde söylem ve eylem boyutunda şiddet görünce çeker gider. Çıkışta eylem varsa Cumaya bile gitmez mesela.

Kenafir Gözlü solcu bacım, babamın kime oy verdiğini sormuş. Babam 1950'lerden beri daima CHP ve benzeri partilere oy vermiştir. DSP delegeliği de vardı bir ara. Ben çocukken evin duvarında Karaoğlan fotoğrafı asılı dururdu. 80 İhtilalinde babam Ecevit'e küstü; ama cenazesinin peşinden de 7 kilometre yürüdü yıllar sonra. Kendimi zor tuttum gidip babamla Ecevit'in cenazesinin arkasından yürümemek için. Çünkü babam inançlı bir Ecevitçi-İnönücüdür. Benim cenazesi ardından yürüyeceğim bir siyasi figür yok. Bu bakımdan babam benden daha şanslı sayılır. Siyaseti ben rasyonel ciddiyet olarak anlarım. İnançla karıştırmam, sık sık iç içe geçtiği halde. Babam için aynı şeydir. O inancını siyasi angajmanına yönlendirmiştir. En sıkı Müslümanlık onun gözünde Atatürkçülüktür. Bunu anlayışla karşılıyorum. Ama babam, tıpkı Kenafir Gözlü gibi kimi sevmiyorsa beni onun yardakçısı, onun takipçisi yerine koyuyor. Bir ara Erbakancı muamelesi gördüm, şimdi AK Partici muamalesi yapıyor peder. Israrla da söylüyorum, baba sizin partiyle bu parti arasında bir fark görmüyorum diye, ama babam inanmış Ecevitçi, ne diyebilirsin.

Kenafir Gözlü gibi milyonlarca genç var. Olsun. Şiddeti böyle yüzeysel, böyle sorumsuzca savunmaları karşısında hayret ediyorum ve bu yaptıklarını kurnazca ama akılsızca buluyorum. Kibarca küfrettiğimi söylüyor ve bunu Müslümanlığıma bağlıyor. Bir kere ben küfredeceğim zaman bunu Türkçe okuma yazması olan veya Türkçe işittiğini duyabilen herkes görür, anlar. Soktum akıllı dedim, doğrudur; ama soktum akıllı, başkasının aklıyla hareket eden için kullanılan bir deyimdir. Üniversitede fuhuş var dedim, bu bir küfür değil tespittir. Hele solda iş artık hamilelik-kürtaj sarmalına dönüşmüş durumda. En kötüsü inanç veya siyasetin fuhuş için araç kılınmasıdır. Kenafir Gözlüye ağabeylik taslamıyorum, cinsel eylemleri veya tercihleri beni hiç ilgilendirmez. Bunun konuyla tek ilgisi, siyasetle cinsellik arasındaki tipik teşbihlerdi; ama burada bu yumurta eylemi "hamile kız çocuğunu düşürdü" gibi bir solcu asparagasına dayandığı için çok da bilinçli kullandım. Düşürmek doğrulmak istenen çocuğun istem dışı, patolojik bir nedenle veya bu olayda iddia edildiği gibi bir dış etken nedeniyle izalesidir. Kürtaj ise iradi olarak boşaltılması.

Ben şiddetle hamilelik-kürtaj sarmalı arasında bir bağlantı olduğunu söylüyorum. Bugün seni şiddete kandıranlar yarın boşaltımını da yaptırırlar diyorum. Bu işler ajan-provokatör işleridir. İslamcısı, solcusu da olmaz. Benim kuşağımdan binlerce İslamcı bu şiddet sarmalının içine çekilerek elimine edildi. Kendini korumak için azami gayret sarf eden benim gibiler bile bundan ciddi şekilde etkilendi. Aylarca takip yedim, telefonum dinlendi, evim işyerim taciz edildi, gözaltında kaldım, işkence gördüm vs. vs. Halbuki bunları gerektirecek tek bir sözüm veya eylemim olmamıştır. Öğrenci şiddetine her zaman karşı oldum. Çok aptalca geliyordu çünkü. Zaten seni onun içine çekmek istiyorlar. Niye koyun gibi çekileyim ki bir şeyin içine. İkincisi, madem savaştasın, nasıl gidip yastığa başını rahatça koyup uyuyabilirsin. Biraz da alkollüysen, üstünde de yakışıklın varsa... değil mi?

Kenafir Gözlü bu gidişle ilaç satacak. Asıl büyük mücadele mesela ilaç firmalarının insan soyunu götürdüğü yerde değil mi? Ne büyük yolsuzluklar. Ne büyük kansızlıklar. Hatta ne büyük cinayetler. Kenafir Gözlü solcu veya anarşist olmadığını yumurtlamış sonunda. İkisi hakkında da teorik bilgisi sıfır düzeyde, benim gözlemim bu. Bakunin ve Lenin gibi adamların birbirleriyle ne alıp veremedikleri olduğunu ve Lenin'in anarşistleri, sol komünistleri neden bireycilikle suçladığını anlayacak durumda değil. Ona ben mi öğreteceğim. Sol eski gücünü cidden kaybetmiş. Eskiden böylelerini alıp birkaç ay içinde beynini yıkarlardı. Galiba artık beyin yıkama becerisi de kalmamış solun. Allah rızası için ben yapardım ama işim var. Başka lavaboya.

Yorumlar

  1. "Sol kendi kadınlarına asla acımaz."-- bu nasil bir totoloji boyle hakan? solda kabahatlar bulmak, tamam, solu eleştirmek, tamam, ama böyle bir sol düşmanlığı insanı nefessiz bırakıyor, seni de nefessiz bırakır. "sol yok, kalmadı" deseler, hadi bakalım cennet mi oldu dünyamız?

    YanıtlaSil
  2. adaletinin ilk kez bu kadar sastigina sahit oluyorum. kendi kadinlarina acimayan sol mu bireyler mi? emin ol sol kadinlarina islamcilardan kesinlikle daha fazla acir. ideoloji olarak, orgut olarak ne dersen de. ben islamci degilim diyerek kacacaksan en islamci yazin olmus.

    YanıtlaSil
  3. öncelikle selamlar ve saygılar. ben ankaradan ismail. burada yazılanları takip ediyorum. kime kızdığını pek anlamadım hakan abi. benim tanıdıklarım-arkadaşlarım çok cefakar, yoksul ve sahabeyle yarışır gibi dünya nimetinden diyetteydi. kendi solculuklarına hayatlarından çok şey verdiler. acımasız değillerdi ve acınacak halde de görünmemek için dirayetliydiler. devlette istihdam edilemediler falan filan... bir kalemde tüm ıspanağı denize gark etmeyelim. nimettir. tekrar selam ve saygılar. 1971dükandanından ismail.

    YanıtlaSil
  4. valla ahmet abi, sol düşmanı filan değilim de solda şiddetin nasıl meşrulaştırıldığı, aslında pekala gizli servisler tarafından yönlendirildiği ve bu kadar şiddetin içinde kadınların da ayrıca çok zarar gördüğü bir tespit sadece. şiddet yoluyla değil ama daha başka bir şiddet yoluyla, konformizm yoluyla islamcılar da kendi kadınlarını törpüledi otuz senedir. bunu söylediğimde de islamcı düşmanı mı oluyorum. hayır islamcıları çok seviyorum, solculara ise genel olarak bir sempatim var. ama bu, yaptıkları topyekün fenalıkları işaret etmekten beni alıkoymuyor. burada şiddeti öven bir kızcağızla tartışırken şiddeti öven türde solun (tüm solun değil yani) kadınları nasıl hırpaladığını söylemiş bulundum. bunu da konyada, ankarada, istanbulda şiddet örgütleri nedeniyle mahvedilen solcu kadınlar tanıdığım için söyledim. ve tabii bu da benim kadın düşmanı olduğum iftirasına cevap verirken ortaya çıktı, bunu söyleme fikri o an öyle doğdu. kitap gibi değil bu konular sonuçta. paramparça bir tarihin içinden tuttuğumuz yerleri konuşuyoruz. ben hep şiddetin siyaset olduğu yerde dış yönlendirme olduğunu, ve içindeki insanlara çok zarar verdiğini söylüyorum. 1987'de SODEP mitinginde bizi polisle çatıştıranlar Fransız gizli servisinin elemanıdır, Dev-Soldur yani. ODTÜ'de kafamıza taşları fırlatanlar da JİTEM tarafından koordine ediliyorlardı. bunun dışında bir şiddet eylemi yoktur.

    YanıtlaSil
  5. Bu kadar paranoyanın sonu şizofrenidir hakan.Kültürel şizofreni. Fransız gizli servisi haaa!! Allahbilir ben de gizli servis elemanıyımdır şimdi sana ters düştüğüm için. Tüm şiddet eylemleri de doğal bir ihtiyacın tepkisidir. Ben sizin kadar lafı dolandırmayı bilmem nerdeyse çoğu mitingte iştigal etmiş bir eylemci olarak. Ama bildiğim şu, eylem de düşünce de bir praxisin bileşenlerini oluşturur. Eylemi baskıladığın zaman düşünce zarar görür, düşünceyi baskıladığın zaman eylem baltalanır. Biz marksistler bunu yaşayarak gördük. İştepraxisin bir şekilde baltalandığı her hareket çaresizlikten şiddete dönüşür. Mesele budur. Eğer anlamadıysan çocuklarla gelelim de sana praxisi anlatalım Hakan, samimiyim.. Goşist demişsin, bir sor bakalım eski solcu arkadaşlarına goşist dediklerin goşist olmadan önce neymişler? İslamcılıkla marksist pratik çelişir bu anlamda. Çünkü mülkiyetçilikten vazgeçmeye önce kendimizden başlarız biz, bu şu demektir madde- öz diyalektiği. kadın-erkek diyalektiği... yani kadına saygı erkeğe saygıdır bizde.. diyalektik gereği..
    senin dediğin gibi hadi eyvallah

    selam

    evrensel goşist kemal

    YanıtlaSil
  6. goşist kemal arkadaş, dursun karataş ve örgütünden, doğu perinçek ve örgütünden söz ediyorum. ne paranoyası? bu konuda bilgi kaynaklarım haftalık siyasi gazeteler, solun hesaplaşmalarına dair metinler, deneyim sahibi komünistlerin görüşleri, en temelde. ayrıca herhangi bir şiddet eyleminde arkada işlerin nasıl döndüğüne dair kendi deneyimlerim var. praksis mraksis şeylerini de boş ver. bu konuda ne büyük saçmalıklar içinde olduğunuzu 6 yaşımdan beri biliyorum, öğreniyorum. şiddete, saf siyaset olarak şiddete karşı çıkmamın başlıca nedeni de bu zaten.

    YanıtlaSil
  7. bir de tabii şu var: gasilhane.

    şöyle demiş hakan'a:
    "en azından insana benziyorum :)
    senin yanından geçerken geriliyo insanlar:"

    insanların hakan'ın yanından geçerken gerilmesi, bir kere, hakan'ın eksisi değil, artısıdır, yönetilemez bir halkçı olması her solcunun yakın bulacağı bir huy bence.

    şaşırdığım da şu: madem "en azından" insana benziyorsun, o zaman internette adın niye "gasilhane"?

    internet demokrasisi çok komik bir şey. ben hakan'ın gasilhane'den çok daha solcu olduğunu biliyorum, gördüm, okudum, bire bir yaşadım. ama gasilhane'nin solcu olduğu internette hakan "siki sermayesi, kel başına sahte sakalıyla ortalarda müslümanım diye gezen" biri oluyor. burada kim kiminle konuşuyor, huuu?

    YanıtlaSil
  8. Sol şiddetledir. Hadi doğru diyelim neo-liberaller ve neoconlar kimdir. Sosyalist falan mı? Ebu Gureyb'de solcular mı vardı ne? Ayrıca yahu bu solcular neden hep Avrupa'ya kaçtılar 80 sonrası?

    YanıtlaSil
  9. neo-con filan diye ingilizce konuşunca yapılan yanlış işler doğru olmaz. pkk, devsol, tikko, tikb, ip, sip gibi örgütlerin şiddet eylemlerini doğru bulursunuz, desteklersiniz, bir parçası yahut yardakçısı olursunuz veya olmazsınız. bu kadar basit. zaten bi dokundum, ne kadar çok şiddet-sever solcu varmış gördüm. ben sizi tutmayayım, size iyi şiddetler.

    YanıtlaSil
  10. sen bizi istesen de tutamazsın zaten. Sol hareketi şiddete indirgeyemezsin hakan. Gonca Kuriş meselesinden bahsetmiyoruz burada. Emeği namus yapmış insanlardan bahsediyoruz. Bu yüzden şiddete maruz kalmış bir sol kuşaktan bahsediyoruz. Şiddete maruz kalmasına rağmen senin gibiler gibi sırtını çevirmeyen haksever insanlardan bahsediyoruz. Şiddet, iktidarın doğasıdır; ondan ürken de onun özneleri. Sen buradaki gizli özne oluyorsun işte!

    evrensel goşist kemal

    YanıtlaSil
  11. şiddete indirgediğim yok sol hareketi. bunu daha çok solcular yapıyor. slogan atmadan konuşamıyorsun sen de işte. yok tutamazmışım filan. sizi tutan öpmüş zaten.

    YanıtlaSil
  12. bunu okumamışım, deneyim sahibi komünistler size ne anlattı onu bilmem. hep böyledir ama, bizim bir bilmemkim abimiz vardı dedi ki doğu perinçek ajanmış. hadi ya, siz kimsiniz diye soracağım geliyor? Aslında tek sorun doğu perinçek’in haklı olduğunu söyleyerek insanların gözünde itibarlı bir konuma sahip olunamayacak olması. Ortaokulda bunu fark ettiğimde doğu perinçek’i merak etmiştim. doğu perinçek ajan, ismet özel delidir. böyle bir şey bu. kusura bakmayın ama, doğu perinçek 3,5 senedir, ortada ne bir örgüt ne bir suç varken, üstelik bu herkesin ama herkesin malumu iken hapiste tutuluyor siz bunu bilmiyor musunuz? doğu perinçek'in kitaplarını okudunuz mu? hayatını biliyor musunuz? deniz gezmiş'in avukatı olduğunu biliyor musunuz, asılmadan önce ona yazdığı mektubu biliyor musunuz, bu davayı bundan sonra sizin götüreceğinizi biliyorum dediğini ve öncü bir partinin gereğini kavradığını anlattığını. Ama size göre deniz gezmiş de ajandır. genelkurmayın türkiye'de sol örgütler konulu brifinginde aydınlık hareketinin nasıl anıldığını biliyor musunuz? aydınlık hareketinin gladyoya karşı verdiği mücadeleyi? şehitlerini? Üyelerinin gördükleri işkenceleri? kitlesel öğrenci eylemlerinin olduğu dönemde, 1968-69 yıllarında dev-genç'in başkanı olduğunu biliyor musunuz doğu perinçek'in? maceracılığa ve şiddete karşı yürüttüğü ideolojik mücadeleyi, söke dağlarında ağaya karşı ayaklanan köylülerin mağaralarda cuntacılardan sakladığı doğu perinçek’i. ege’nin köylerindeki, kırk yıllık aydınlıkçı köylüleri, aydınlık hareketinin köylerde tütün kıran gençliğini? mahirler savunmalarında biz 27 mayıs anayasasını savunduk der iken, 1000 sayfa proleter devrimciliği müdafaa ettiğini doğu perinçek ve arkadaşlarının, ilk defa türkiye'de kürtlerin baskı gördüğünü söylediğini biliyor musunuz? sovyetler birliğinin emperyalist karakterini türk solunda ilk defa tespit edenin doğu perinçek olduğunu, geri dönüş tahlili ile marksist teoriye yaptığı katkıları biliyor musunuz, bu konuda yazdıklarının örneğin mao'nunkilerden çok daha önemli olduğunu? amerika'nın kukla kürt devleti planını otuz sene evvel açıklayarak buna karşı mücadele başlattığını, kimi solcular hala "ordu egemen sınıfın zor aygıtıdır" seviyesinde iken yirmi sene önce generallerin tutuklanacağı kimsenin aklının ucundan geçmiyorken dünya sistemi ile ordu arasındaki çelişkinin kaçınılmaz olduğunu tespit ettiğini? Şimdi yavaş yavaş diğer solcular bunu görüyor, görecek. lenin'in emperyalizmin kuramını yapmasına benzer biçimde küreselleşme döneminin özgül şartlarını tahlil etmek bakımından doğu perinçek yalnız türk solunun değil dünya sosyalist hareketinin de önündedir. hepsinden öte benim gibi birçok yurtsever sosyalist genci yetişmesi için bir okul olmuştur aydınlık hareketi. şimdi nasıl hikmet kıvılcımlı'dan saygı ile bahsediyorsunuz, doğu perinçek'i ölümünden yeteri kadar süre geçtikten sonra öyle anacaksınız. çünkü o zaman izin verilmiş olacak. devletlerin gizli belgelerini 50 yıl geçtikten sonra açıklaması gibi bir şey bu. ömrünün yirmi senesini bu yurdun bağımsızlığı ve emekçilerin davası için hapiste geçiren birini, bilgisayar başından ajan diye karalamaya kalkışmak kolay bir yol. o zaman, siz ne yapıyorsunuz halk için diye sorarlar. internette, ıvır zıvır insanlarla laf dalaşına girmenin bu halka faydası nedir anlamadım.

    YanıtlaSil
  13. örgütlerin baskıcı, kişilerin özgürlüğünü kısıtlayan ve hayatlarını önemsemeyen yapılara dönüşmesi ayrı bir tartışma konusu. bolşevik menşevik ayrışmasına, engels’in otorite üzerine makalesine kadar gider bu. anarşistler ile komünistler arasındaki mücadelenin de konusudur. fakat verkovenski’nin bir komünist değil anarşist oluşu da dikkat çekicidir. hatta sosyalist dünya görüşünün özünde barındırdığı bir çatlak da diyebiliriz bu “iktidardan dağıtılan pay ile bir başka biçimde sınıfların yeniden türemesi sorununa”. doğu perinçek stalin’den gorbaçov’a kitabında bu sorunu ele alır örneğin, biliyor musunuz? bir sovyet yönetmenin filmini eleştirdiği “özgürlükçü sosyalizm” yazısını bulup okumanızı isterdim. doğu perinçek’in edip cansever’in şiirlerini ezbere okuduğunu bilir misiniz? onun türkçe’ye olan sevgisini, güzel türkçesini. stendhal romanının sonunda idamını beklerken düşünen julien sorel’e şunları söyletir: “ belki de gerçek dindedir; havarileri para almadıkları gibi, rahipleri de para, rüşvet almayacak kadar temiz bir dinde… Ama St. Paul emretmek, söz söylemek, kendisinden bahsettirmek zevkini tatmış bu da bir çeşit para almak değil de nedir?” emretmek ile para arasında kurulan bu ilişki sosyalizme yapılacak en ciddi ve haklı eleştiri olur ve bütün insan varlığımızı ilgilendiren bir sorun olmak bakımından bu hayati bir konudur. marksizm “varlık sorusu”nu es geçmiş olmak bakımından 20.yy a damgasını vuran diğer ideoloji ile yani pragmatizm ile nihilizmde birleşir. ama bu konuların düşünülebilmesi için, herşeyin birkaç dakika bizi oyalaması ve ardından unutlulması için göründüğü bu tip mecralar uygun değil. evet, örgüt baskısından neredeyse bir edebiyat gelişti türkiye’de ama örgütlerinden kurtulan liberallerin şimdi her türlü değerden de kurtulup emeğe, düşünceye, yurtlarına her şeye saldırdıklarını görüyor, biliyoruz. islamcılar ile de ittifak halindeler üstelik. örgüt baskısının eleştirilmesi, kürtlerin ezildiğini söylemek , kemalizm karşıtlığı bunlar artık “ihanete varacak doğrulukta” . Uzun zamandır gecikmiş doğrular ile bu halkın üzerine geliniyor. artık ölmüş olan birini hınçla bıçaklamamız isteniyor bizlerden.

    selamlar.
    o.kuzgun

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun