Ana içeriğe atla

Fenerbahçe muhalefeti, Türkiye muhalefeti

İkisi de en cılız hallerini yaşıyor yıllardır. Bu sene bir canlanma var gibi, ama bunun ne kadarı medya şişirmesi, ne kadarı insanların gerçek hamleleri, ölçmesi zor. ODTÜ öğrencilerinin şovbizinısları beni pek ikna etmiyor açıkçası. ODTÜ'lüler hangi görüş ve yaşayıştan olursa olsun öğrenci dünyasının dansözüdür. Assolistten biraz önce çıkar, keyifleri gıcır hale getirir. Başka deyişle, Türkiye karışacağı zaman ODTÜ'lüler sahne alır. Arkasından Zeki Müren gelir, namı diğer askeri darbe. Fenerbahçe'de de durum çok farklı değil. FenerbahCHE veya Vamos Bien gibi solcu sempatik Fener gruplarının binlerce Galata ve Beştaş taraftarı arasında çektirdikleri hatıra fotoğrafları insanı pek büyülemiyor açıkçası. Futboldaki açık başarısızlığın üstüne gitmek bir yolken bu tür gruplar futbolla, sporla, yarışma ruhuyla ve sivil (yani siyasi olmayan) aksiyonla alakası olmayan şeylerin içinde ortaya çıkıyorlar. 
Asıl muhalefet kaynağı olabilecek GFB ise tek muhalif cümlesiyle bile etkili olabiliyorken, çoğunlukla tıpkı Beştaşın Çarşısı gibi arkasını gösteren yani Başkanı sözde eleştirirken tam da Başkanın arkasında duran işlere imza atıyorlar. Aziz Yıldırım yönetimi muhalefetsiz yoluna devam ediyor. Futbol dışındaki bütün branşlarda dehşet bir başarıya sahip olan bu yönetim insanın kafasını karıştırıyor. 12 yılda 4 şampiyonluk, 2 süper kupa, bir kere ŞAmpiyonlar Liginde çeyrek final, iki kere Avrupa Liginde son 32'ler... Normalin üstünde bir başarı oranı. Fenerbahçenin asırlık tarihi açısından ise normal, kabul edilebilir bir istatistik. Hükümetin bazı işlerine benziyor bu. İkisinin de şimdiye kadar yaptıklarının ötesine geçebileceği hissedilmiyor. Yerlerine gelip daha iyisini yapabilecek bir hükümet veya kulüp yönetim adayı varmış gibi görünmüyor. CHP-MHP koalisyonu Türkiye'nin çilesi olur. Hakan Bilal Kutlualp-Sadettin Saran ittifakının Fenerbahçeyi uçuruma sürükleyeceği gibi. Aziz Yıldırım veya AK Parti hükümetine One minute! demeye niyetlenir gibi olduğumuzda bu vakıa tüylerimizi diken diken ediyor ve kütle muhalefetini terk ediveriyoruz. Bunun yerine şenlikçi küçük grupların muhalefeti geçiyor ve dans başlıyor. Muvafık da değiliz muhalif de değiliz. Halk duruyor biz duruyoruz. Önümüzdeki seçimlere bakıyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun