Ana içeriğe atla

İkinci dersin ardından

Popülist Kültür Derneği'nde gerçekleşen popülist psikoloji derslerinin cumartesi ikincisi gerçekleşti. 15 günde bir yapılıyor. Bu ders neye lazım. Ne anlatılıyor, ve bundan ne murad ediliyor. Psikoloji dersinin popülist olması iki anlama geliyor. Birincisi bu alanda formal eğitim almayanları da muhatap alıyor. Yani mesleki terminolojiyi bilmek şart değil. İkincisi de bu derslerde modern zamanlarda ortaya çıkan tüm bilimler gibi psikolojinin de halka karşı ya da halkı görmezden gelen teori ve uygulamaları açık ediliyor. Derste geçen akılda kalıcı bir örneği paylaşayım. Şiddet mesela modern psikolojinin hakim diline göre asla kat'a uygulanmaması gereken bir caydırma, cezalandırma yöntemi. Bunun yerine modern psikoloji "görmezden gelme" metodunu uygulamayı tavsiye ediyor. Yani mesela çocuk dikkat çekmek için yaramazlık yapıyor. Siz de ona istediği dikkati vermiyor, görmezden geliyorsunuz dolayısıyla davranış sönüyor. Uygulayanı amacına ulaştırıyor ama kesinlikle eğitsel değil bu. Çünkü ilişki kurmuyorsun, kurmadığın için birşey inşa edemiyorsun. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterme imkanını kullanmıyorsun. Küslük de yok barışma da. Doğru da yok yanlış da. Cezalandırma da yok bağışlama da.

İki hafta boyunca kurulan temel cümlelerden biri şuydu, modern psikoloji insanın biricikliğine vurgu yapıyor ve ruh sağlığını koruması için de bireyselliği ve bağımsızlığını kurması, koruması gerektiğini söylüyor. Bu bağımsızlık başkaları aleyhine gerçekleşse de bu böyle. Kaynana diye birşeyi tanımıyor mesela modern psikoloji. Çünkü zaten ayrı evlerde oturmaları ve minimum iletişim ile ilişkiyi sürdürmeleri gerektiği kabulüyle çıkıyor yola. Halbuki Türkiye'de yaşayan insanların şartlarının dolayısıyla psikolojisinin Batı Avrupa'da yaşayanlardan farklı olduğunun ortaya konulması ona göre çok lazımsa tedavisinden konuşulması gerek.

Melek'in yaptığının kurucu anlamı itibariyle önemi var. Çünkü hiç yoktan ortaya attığı bir şey bu. Psikolog olduğu için alanını biliyor ve popülist olduğu için de bu alanı halkın yararına nasıl kullanabiliriz'i arıyor. Arıyor fakat tam ve nihai bir teoriye, o teorinin uygulanma biçimlerine ulaşabilir mi, henüz o belirsiz. Ama bulursa çok iyi olacağına da şüphe yok. Bulmazsa, bu alanda düşünmüş olacağız hep birlikte.

Psikoloji artık her kişinin hemen her kurumun değişen ölçülerde kullandığı genellikle de kötüye kullandığı birşey. Bilhassa insanların davranış ve düşüncelerini modern tarzda yeniden düzenlemek noktasında. Eğitimde, sağlıkta, politikada, medyada her yerde var psikoloji, din gibi birşey. Bu yüzden psikolojiden söz açınca, nesinden söz ettiğinizi anlatmak için epey zamana ihtiyacınız var. Konunuzun etrafını süpürmeniz, temizlemeniz gerekiyor önce. İki haftadır yapılan aşağı yukarı buydu. Önümüzdeki hafta depresyon, şizofreni, paranoya gibi tek tek hastalıklar üzerinden gidilecek. Daha fazlasını öğrenmek için ses kaydı blogda var. Daha da fazlası için cumartesi dernekteyiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Taraf, Radikal okuyarak zihni bulanmış İslamcı kardeşlerime

Üstelik kalkıp acaba neden Kürtçe konusunda fetvayı cevaz vermiyoruz diye üstümüze geliyorlar. 1. Kürtçenin resmi dil olması teknik olarak imkansıza yakındır. 2. Şart da değildir; bir katkısı olmayacaktır. 3. Kültürle veya sivil alemle hiçbir ilgisi yok, direkt olarak Türkiye-Avrupa gerginliği tarihinde bir momentumdan ibarettir. Tasfiye veya Hece dergilerini çıkaranların bunları anlayacak zihin açıklığı ve dürüstlüğe sahip olmadığı belli, siz dinleyin bari. Söylediklerimin ulusalcılıkla, Türkçe meftunluğuyla bir ilgisi yok. Kürtçe birçok insanı şu veya bu nedenle rahatsız edebilir. Beni etmiyor. Kürtçeye birçok insan şu veya bu nedenle sempati besleyebilir, ben beslemiyorum. Çocukluk atmosferimde işitmeye alışık olduğum dillerden biri olduğu için Kürtçe bana doğal geliyor, hepsi bu. Doğal ve yörel. Dolayısıyla da neden Kürtçe'yi yüzlerce diğer yörel dilden ayırdederek savunmam yahut övmem gerekiyormuş, anlamıyorum. Sivil olarak anlamıyorum yani. Sivil hayatta, Terekemece veya Kar...