Ana içeriğe atla

Kafir ve katil

Hilal Kaplan, Google öyle diyor.
Taraf gazetesinde yazan Hilal Kaplan'la Twitter'da küçük bir sürtüşmemiz oldu. Kaplan, Hrant Dink konusunda hepimizi utanmaya davet ediyor. Bu saçma davete aksül amel gösterdim. Ama hadisenin aslını, amelin büyüğünü Taraf'ta "Ya katillerin safındasınız..." başlığı altında işlemiş Kaplan. Hrant Dink'in resmine rabıta yaparak yazmış yazıyı. Taraf'a abone olmadığım için yazının başlığı ve resme rabıta konusu dışında ne yazdığını bilmiyorum Hilal Kaplan'ın. Okumaya gerek olduğunu da sanmıyorum, en azından benim için şart değil. Beni ilgilendiren bir Müslüman olarak bir siyasi cinayette ya katilin ya maktulün safında olmaya zorlanmak. Saf iki manaya gelir. Savaşta ve ibadette saf tutarsınız. Ermenilerle ya da Türkiye Cumhuriyeti'yle savaşta değilim. İbadet esnasında birlikte saf tutacağım insanlar da kafirler değil Müslümanlar, müminlerdir. 
Dolayısıyla "Ya katillerin safındasınız..." ehli İslama bir saldırı gibi görünüyor gözüme. Neden kafirlerin safında yer almak istemediğim için bir cinayet şebekesinin safında olayım ki? Öldürülen kafir de olsa, Hrant Dink cinayetini ne kalben ne kafa olarak onaylamıyorum. Bunun nifaka yol açacağı yıllar öncesinden belliydi. Bu işi yapan ve yaptıranların büyük bir belaya yol açtıkları ortadadır. Bakın işte Müslümanlar birbirlerini katillerin safında olmakla filan suçlamaya da başladılar. Ne münasebet. Bugüne kadar İslam ümmeti siyasi cinayetlerin hiçbirinin safında olmadı. Her siyasi cinayet münafıklığa yol açtı. Öldürülen kim olursa olsun. Saf tutmak yerine uzak durmayı ve sabırlı olmayı tercih etti halk. Sokağa çıksın Hilal Kaplan, hangi parti ve görüşe mensup, hangi hayatı yaşıyor olursa olsun herhangi insanlara sorsun. 1) Hrant Dink cinayetini onaylıyor musun? 2) Bu cinayet nedeniyle kafirlerin tarafını tutar mısın? Hilal Kaplan gibi insanların durumu 0-2 durumudur. Üçüncü golü yediklerinde bu maç bitecek. Müslümanları ilgileri olmayan şeylerle itham eden ve kafirlere şirin görünme sevdasındaki Müslümanların sonu yaklaşıyor.

Yorumlar

  1. liberalliğin künhüne vakıf oluşum bu bacımız sayesindedir. her yol yürünebilir.

    http://www.derindusunce.org/2009/11/19/alevileri-suclamak-kolay/

    "Çığlıklar atan, tekbir getiren"

    YanıtlaSil
  2. sözü fazla uzatmadan, sonda diyeceğimi en başta diyeyim: ağzına sağlık.
    hiç kimse hunharca öldürülmeyi hak etmiyor; bu doğru. ama bu coğrafyanın insanı o kadar fazla "unutulmaması gereken ölüm"le karşılaştı ki, gerçek anlamda "sabr" kelimesinin işaret ettiğine uyarak gözyaşlarını içine akıtmayı bildi. gözyaşları ve acılar üzerinden inşa edilebilecek tek şey düşmanlıktır. bugün kalkıp kendilerine demokrat diyen insanların önerdikleri şey, eğer düşman olmak, düşman saflarını tespit etmekten ibaretse, hiç kimse kusura bakmasın merhum dink'e sıra gelmez bile.
    mehmet talat yılmaz

    YanıtlaSil
  3. bu arada "sonu yaklaşır"da kasıt devri kapanıyor anlamındadır. artık tamamen serbest kalacaklar ve söylediklerini, yaptıklarının, şovlarının bir önemi kalmayacak. halkevciler gibi olacaklar.

    YanıtlaSil
  4. merhum dink olmaz. merhum Dink'de olmaz. Merhum Dink'te olmaz. sorun noktalama veya gramer değil yani. Müsümanlar ölülerinden merhum diye bahsederler. rahmetli demek merhum. oradaki rahmet Allah'ın rahmetidir ki biz ölülerimiz için Allah'ın rahmeti üzerine olsun, Allah rahmet etsin diye dua ederiz. Müslüman olmayanların ölülerinden söz ederken rahmetli veya merhum veya Allah rahmet etsin demeyiz. eskiler bunu itikatla alakalı sayıyorlar ki çok yanlış değil, yani aslında hiç yanlış değil galiba. Müslüman olmayan bir ölüyle ilgili iyi niyet besliyorsak bizim geleneğimizde bir laf var onu söylüyoruz. toprağı bol olsun. yani illa bir iyi niyet göstereceksek, ölen kişiyle ilgili iyi birşey söyleyeceksek, toprağı bol olsun diyoruz. o olur.

    YanıtlaSil
  5. müslüman olmayan vefat etmiş bir kişiden söz ederken, merhum ya da rahmetli yerine genellikle "müteveffa" denir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun