Ana içeriğe atla

Kahramanlık mümkündür, The road

The Road bir kahramanlık filmi. Amerika'dan bizi bulmuş bir kahramanlık filminden bahsedince pek sıra dışı bir durumdan bahsetmiyor olabiliriz, ve fakat sıradanın kahraman olduğu, en akıl almaz koşullarda, basit bir adamın ortaya koyabildiği bir kahramanlıktan bahsediyoruz. Dünya, bir felaketin ardından bildiğimiz anlamından sapmış, yok olmanın eşiğine gelmiştir, her daim kapalı, soğuk bir hava, etrafı saran ölü bitki örtüsü, insanın 'kendisinden' başka yiyecek hiçbir şey bulamadığı bir ortamda bir babayla oğlun, ülkenin güneyine inme yolculuğunu, o uzun yolu anlatıyor. Filmin takdire değer yanı, amerikan afra tafralarına pek meyil etmemesi, sadece eskiden Amerika olan bir yeri, eskiden amerikalı olan insanları görüyoruz o havaya dair. Ki film bundan öncesinde şöyle böyle mutluyduk sahnelerini çok kısa, sadece babanın rüyalarında, aile mutluluğu şablonunda önümüze sunmuş.

Meşhur orman kanunlarının hüküm sürdüğü ormansız bir dünya. İnsanın kurdu insanlar, ve baba oğul. Bu içerikten dramatik pozlar önümüze sürülecek, hazırlıklı olalım, ama bu pozlar için sinemaya değer vermeye başladığımızı hatırlayınca, yani bizi sinemaya çekenin duvarlarla örülü, aşılmaz naiflik, minimallik dalgaları değil de, yüksek sesli, kuvvetli duruşların olduğunu hesaba alınca dayanılmaz şeyler görmüyoruz, aksine olaylar ve onun sonuçlarını izleyebiliyoruz. Muğlak değil mutlak, böyle diyelim evet, baba-oğul, kıyamet sonrası dünya, kahramanlık mümkündür. İzleyin, annem izledi ve ağladı, bu önemli bir eşiktir.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun