Ana içeriğe atla

Halka hizmet

Halkı küçük görenler, aşağalayanlar hakikat karşısında da aynı pozisyonu alıyor. Halk pistir, yoksuldur ve çirkindir; pis işleri halka yaptırmak gerekir. İşten ortaya çıkan kazanç halkın değildir ama. Her yerde aşağılanıyor halk. Aşağılananlar hınçlarını kendilerinden aşağıda gördükleri halktan alıyor. Seçim zamanlarında "halka hizmet hakka hizmettir" "biz halkımız için yola çıktık." diye bağıranlar daha sonra "biz popülist değiliz." diyeceklerdir. İktidar olmak halka seslenmekle; ama iktidarda kalmak, parsayı toplamak ancak sırtını halka çevirmekle mümkün oluyor demek. Sadece halka mı sırtını dönüyor bu adamlar?

Kışlalarda hayvan muamelesi gören birilerini mi gördünüz o yoksuldur. Ve bir şehit haberi mi aldınız, şehit olan yoksul ve garibandır. Ölmeden önce hayvan şehit olunca hiç sönmeyecek olan vatan semalarındaki yıldızdır o. Bir okula gittiniz ve başarı durumunun çok kötü olduğunu öğrendiniz. Müdürüne başarı durumu neden bu kadar kötü, diye sordunuz. Müdürün size ilk cevabı, efendim buraya kenar mahalle çocukları geliyor, olacaktır. Öyle ya yoksulluk bu, gerizekalılığa da yol açar. Orada öğretmen inat edip de en azından birkaç yıl kalmamıştır efendim. Hesap vereceği kimse de yoktur. Çocuk okulda silinip gidiyordur, babası anası sürekli çalışmaktan. Yoksul ve garibansan şehitlik sana nasip olacaktır. Yoksul ve garibansan belalara hazır ol. Halksan kavga demeksin zaten. Kavga etmez oysa modern insan, arkadan iş çevirir, arkadan verir. Halksan üçüncü sayfa haberleri sana ayrılmıştır. Peki neden?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Taraf, Radikal okuyarak zihni bulanmış İslamcı kardeşlerime

Üstelik kalkıp acaba neden Kürtçe konusunda fetvayı cevaz vermiyoruz diye üstümüze geliyorlar. 1. Kürtçenin resmi dil olması teknik olarak imkansıza yakındır. 2. Şart da değildir; bir katkısı olmayacaktır. 3. Kültürle veya sivil alemle hiçbir ilgisi yok, direkt olarak Türkiye-Avrupa gerginliği tarihinde bir momentumdan ibarettir. Tasfiye veya Hece dergilerini çıkaranların bunları anlayacak zihin açıklığı ve dürüstlüğe sahip olmadığı belli, siz dinleyin bari. Söylediklerimin ulusalcılıkla, Türkçe meftunluğuyla bir ilgisi yok. Kürtçe birçok insanı şu veya bu nedenle rahatsız edebilir. Beni etmiyor. Kürtçeye birçok insan şu veya bu nedenle sempati besleyebilir, ben beslemiyorum. Çocukluk atmosferimde işitmeye alışık olduğum dillerden biri olduğu için Kürtçe bana doğal geliyor, hepsi bu. Doğal ve yörel. Dolayısıyla da neden Kürtçe'yi yüzlerce diğer yörel dilden ayırdederek savunmam yahut övmem gerekiyormuş, anlamıyorum. Sivil olarak anlamıyorum yani. Sivil hayatta, Terekemece veya Kar...