
Sanat filmi safsatalarına pabuç bırakmadan olanı olduğu haliyle yansıtıp gücünü ve etkisini halktan alan her türlü film kusurlu da olsa değerlidir. Bu böyle. Yukarıda saydığımız yönetmenlerin, ve sayfada afişlerini gördüğünüz filmlerin ortak tarafı budur. Sinemada da tıpkı diğer alanlarda ve hatta günlük hayatta olduğu gibi popülizmin dışına çıkıldığnda ya kendini gösterme, isim sahibi olma arzusuyla karşılaşırsınız ya da halka değilde kendi çıkarlarına hizmet eden insanlarla. Türkiye'de sinema tarihi bize bunu bütün açıklığıyla gösteriyor. Popülist olmayı başaramamış o samimeyete erememiş yönetmenlerin filmlerine baktığınızda ya belli çıkar gruplarına boyun eğdiklerini ya da ayakları yere basmayan, kaynağını bu topraklardan almayan bir ideoloji hırsıyla halka saldırdıklarını en iyi ihtimalle akıl hocalığı yapmaya kalkıştıkrarını görürsünüz.
Sinema konusunda da sapı samandan ayırmanın, kim samimi kim değil bulgulamanın ve bir filme değer biçmenin yolu popülizmden geçiyor. Gerisi safsatadır, patlama, çatlamadır, komplekstir, yetersizliktir vesselam. Sonuçta kameraları da sinema makinelerini de işçiler yapıyor öyle değil mi?
Yorumlar
Yorum Gönder