Ana içeriğe atla

Nedenine yönelen öfkeye linç denmez, intikam denir


NTV'yi açtım akşam, Ferhat Kentel linçten, farklı olana tahammülsüzlükten söz ediyordu. Hatay Dörtyol'da teröristler polis öldürünce halk ayaklanıp BDP binasını yakmış. Buna linç, farklılığa tahammülsüzlük diyebileceğimizden pek emin değilim açıkçası. Liberallerin zeka seviyesinden de kuşku duyuyorum. O sırada PKK militanlarını bulamayacakları için BDP binasına halkın saldırması kendi içinde açık seçik bir mantığa sahiptir. Doğru bir davranış olması gerekmez. Nedenine yönelmiş öfkedir, ortada cinayet olmadığı için de tepkisellik sınırı içinde kalmıştır. Türkiye'de günlük hayatımızın bir parçası olan sınırda tahammülün bir ifadesi olmuşa benzer. Linç böyle bir şey değildir. Veba salgını oldu diye yoldan geçen Yahudileri katletmektir. Beyaz bir kadın tecavüze uğradı diye zencileri asmaktır. Kötülükler için bir günah keçisi seçmektir. Ferhat Kentel garibanı buna ırkçılık dedi. Irkçılık işsiz kalan Hollandalı'nın işçi Türklere saldırmasıdır. Sadece işçilere saldırmış olsa, buna ırkçılık veya linç diyemezdik. 

İşi olmayan bir adam işi olan birine saldırsa, bu kendi içinde açık seçik bir mantığa sahip olurdu çünkü. Irkçılık ve lincin mantığı mantıksal düzeyde çalışmaz. Neden-sonuç ilişkisinin kaybı anlamına gelir. İşsiz kaldığımızda ırksal kökeni veya mezhebi bizimkinden farklı (zaten nerden bileceğiz) insanlara saldırırsak bu linç olur, ırkçılık olur. Hiç olmamış, hiç görülmemiş bir olay da değildir. Ama işleri kötüye giden Haymanalı pazarcıların işleri iyiye giden Karslı pazarcılara saldırmasına ırkçılık, bölgecilik diyemeyiz. Olayın içindedir her iki taraf, bir taraf diğer tarafa ekonomik üstünlük sağlamıştır ve diğer taraf da şiddet yoluyla kaybının acısını çıkarma peşindedir. Kendi içinde bir mantığı vardır yani. Ama Haymanalı pazarcılar işleri kötüye gidiyor diye sokaktan geçen Karslılara saldırırsa buna bölgecilik, şovenizm, ırkçılık, stereotip, linç denebilir. Türkiye'de sınırda tahammül vardır, tahammülsüzlük değil. Mesela Erzurumlularla Karslılar arasında sınırda tahammül vardır. Ya da Sivas-Kayseri arasında. Alevilerle Sünniler veya Egelilerle Doğu Anadolulular arasında. Ferhat Kentel'e söyleyin, Rene Girard okusun biraz, hazır Fransızcası da var. Anlamadığı yerleri bana sorabilir, öğretirim. O değil de benim merak ettiğim intikamla linçi ayıramayan, sınırda tahammülle ırkçılığı ayıramayan her zavallı memlekette niye sosyolog, siyasetbilimci, prof, dekan, entelektüel murat belge olur?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun