Ana içeriğe atla

Vavien neden popülist bir film?

Vavien (2009), 1966 Bursa doğumlu yönetmen Yağmur Taylan'ın üçüncü uzun metrajlı filmi. Senaryo Engin Günaydın imzalı. Günaydın başrol oyuncusu aynı zamanda, karısı (Sevilay) rolündeki Binnur Kaya ve abisi (Cemal) rolündeki Settar Tanrıöğen'le birlikte. Film hakkında bu kısa malumatı verdikten sonra filmden de kısaca bahsedelim. Ancak söylemek istediğimizin açıkça anlaşılması için taraf olmak zorundayız. İzleyici olarak Celal'in tarafındaysak Celal'in ailesiyle mutsuz olduğunu, dolayısıyla teselliyi abisiyle gittikleri Samsun'daki eğlencede aradığını düşünebiliriz. Hikayeyi Sevilay'ın hikayesi olarak izlersek ekranımızda saf bir sevgi ve iyiliğin hikayesi vardır. Vavien'i popülist kılan tarafı da budur bizce. Celal, karısına davranışıyla izleyicide belli bir nefret duygusu oluşturur. Sevilay, kocasını, gördüğü muameleye rağmen asla azalmayacak bir sevgiyle sever.

Bizce filmin en ilginç sahnesine değinelim. Celal'in baca deliğine sakladığı erotik filmleri vardır. Celal evin bodrumuna indiği sırada oğlu eve gelir, anne baba diye seslenerek evde birinin olup olmadığını yokladıktan sonra bu filmlerden birini izler. Baba oğul biraz sonra dükkanda buluşurlar. Oğul ekmeği bölerken Celal oğluna çıkışır. "Ellerini yıkadın mı lan sen? Pis herif." Karısı ve çocuğuna davranışıyla, yaşam tarzıyla izleyicinin nefretini çeken Celal'in böyle olduğu halde ekmeği temizken ele almanın bilincinde olması sözünü ettiğimiz nefret duygusunun izleyicideki dozunu ayarlar. Onu birden severiz. Onu aramızdan biri olduğu için severiz. Böyle kişilerin varlığından haberdarızdır. Kahramanlar, yaşadığımız hayatın kişileridir. Film perdede kalmaz böylece. Kişisiyle, konusuyla günlük konuşmalarımızda bir meseleyi izaha yardımı bile olur. Filmi popülist filmler sırasına yazmamız için bu sahne bile yeterlidir bizce. Filmi gören bir arkadaşım "film hakkında ne düşünüyorsun" diye sorduğunda ona " kesinlikle bizim hikayemiz" demiştim film kişilerinin gerçek kişiler olabileceğini kastederek. Celal'in, parasına konmak için karısını öldürme planı çok ilginç. Biz sadece bunu belirtmekle yetinelim. İzleyen görsün.

Yorumlar

  1. http://www.ntvmsnbc.com/id/25118723/

    Taylan kardeşler iyi film yapıyorlar. Ama popülist olduklarını sanmıyorum. Popülizmden sadece diğerkâmlık gibi basit bir tavrı anlıyorsak belki olabilirler. Aslında bir yandan da düşününce sadece dürüst olmak bile yeterli gibi geliyor popülist olmak için. Neyse. Şuradaki söyleşide Engin Günaydın karakterinin bakış açısının neden popülist olmadığı anlaşılıyor. Ama Sevilay ablanın iyiliği yani popülizmi onu da popülist kılıyor. Ailevi bağlar bağlıyor insanı. Aile baskısı diyen de çıkabilir buna. Patates baskısı, oyun hamuru, guvaj boya…

    YanıtlaSil
  2. Film karakterleri iyi belirlemiş gibi geliyor bana. Film Celal'in hikayesi olarak da izlenebilir, Sevilay'ın da. Bence iki karakterden birinin yanında olmak popülist-popülist olmayan ayrımını da belirleyen bir şey gibi. Dediğin gibi biz Sevilay'dan yanaysak ve Sevilay karakteri, iyiliğiyle evliliğini yürütebiliyorsa, ki bu iyiliğin sadece evliliği idare etmek maksatlı olmadığı açık, özü, mayası iyi biri Sevilay, buna popülist dense yanlış olmaz sanırım. Celal de karısını öldürmek istese de Sevilay'ın iyiliği sonunda onu da iyi kılıyor sanıyorum. Bu filmi popülist saymamıza yeter sanıyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Taraf, Radikal okuyarak zihni bulanmış İslamcı kardeşlerime

Üstelik kalkıp acaba neden Kürtçe konusunda fetvayı cevaz vermiyoruz diye üstümüze geliyorlar. 1. Kürtçenin resmi dil olması teknik olarak imkansıza yakındır. 2. Şart da değildir; bir katkısı olmayacaktır. 3. Kültürle veya sivil alemle hiçbir ilgisi yok, direkt olarak Türkiye-Avrupa gerginliği tarihinde bir momentumdan ibarettir. Tasfiye veya Hece dergilerini çıkaranların bunları anlayacak zihin açıklığı ve dürüstlüğe sahip olmadığı belli, siz dinleyin bari. Söylediklerimin ulusalcılıkla, Türkçe meftunluğuyla bir ilgisi yok. Kürtçe birçok insanı şu veya bu nedenle rahatsız edebilir. Beni etmiyor. Kürtçeye birçok insan şu veya bu nedenle sempati besleyebilir, ben beslemiyorum. Çocukluk atmosferimde işitmeye alışık olduğum dillerden biri olduğu için Kürtçe bana doğal geliyor, hepsi bu. Doğal ve yörel. Dolayısıyla da neden Kürtçe'yi yüzlerce diğer yörel dilden ayırdederek savunmam yahut övmem gerekiyormuş, anlamıyorum. Sivil olarak anlamıyorum yani. Sivil hayatta, Terekemece veya Kar...