Ana içeriğe atla

Ghost Dog ya da bilgiye karşı bilgi

Türkçeye Hayalet Köpek: Samuray’ın Yolu şeklinde çevrilen Ghost Dog: The Way Of The Samurai filmi siyah adamın, özü her gün aksatmadan ölümü düşünmek olan Samurai öğretisine göre beyaz adama bağlılığının hikayesi olarak izlenebilir.

Bilgiye karşı bilgi, bir binanın çatısında, modern şehirli insanın hayatından kovduğu güvercinlerle yaşayan Hayalet Köpek’i en iyi anlatacak sözdür belki de. O sıkı bir okurdur ve bilgilenmesini modern bilgiye karşı edinmiştir. Güvenlik tedbiri alınmış hemen her tür kapıyı açan bir cihaz yapması da teknik bilgiye sahip olduğunu gösterir. İşini yaparkenki dikkati de bunu ortaya koyuyor.
Kahramanımızın dünyayla maddi bağı yok denecek kadar azdır. Herhangi bir modern iletişim ve ulaşım aracına, doğrusu böyle bir endişeye de sahip değildir. Herkesin elbisesi, arabası bir bakıma ona da aittir.
Her çağın bir ruhu olduğuna inanırsak Hayalet Köpek başka (eski) bir çağın ruhuyla yaşar; ancak, onu yaşadığı zamanın yabancısı, yalnızı olarak düşünmek de zor. Onu eski öğreti ve usullere bağlı biri olarak düşünmek daha akıllıcadır. Zaten Hayalet Köpek’i kahraman yapan da budur. İnsanların eski çağların ruhuna yabancılaştıkları bir zamanda o, bu ruhu şahsıyla cisimleştirir. Bağlılığının hakikiliği onu özenilesi, özlenir bir kahraman yapar. Tarzını mükemmel, tavrını sahici kıldığı kadar onu romantik bir tavırdan uzak tutar. Tam bu noktada filmi başarıya taşıyan bizce en önemli unsuru belirtmeliyiz. Hikaye kesinlikle ajitasyona kaymadan, olduğu gibi işlenmiştir. Karşımızda bedeni ve ruhuyla güçlü bir kahraman vardır. Filmin son sahnesi bu dikkatle görülürse demek istediğimiz açığa çıkacaktır.
Film Amerikan toplumunun portresini bir yönüyle gerçekçi şekilde çizer. Hayalet Köpek’le siyah adamın dünyası, beyaz adamla çatışması, başka bir beyaz adam sayesinde ölümden kurtulup ona Samuray öğretisince bağlanmasıyla siyah adamla beyazın birarada yaşayabileceği gösterilir.
Hayalet Köpek, mafyadan beyaz adama onun elinden ölecek kadar bağlıdır. Genel anlamda beyaz adamsa yaradılışla bağlarını öylesine koparmıştır ki beyaz Amerikalıdan başka insan tanımaz. Kızılderilisi de birdir gözünde, siyahı da. Nesli tükenen hayvanlar kazandıracağı para kadar değerlidir. Oysa Hayalet Köpek aynı dili konuşmadan bir Fransızla anlaşır, Kızılderiliyle arkadaştır. Beyaz adam hayatından neyi kovmuşsa siyah adam onu buyur etmiştir. Kısaca beyaz adam neyse siyah adam o değildir.
Filmi görmek için bir neden daha. Hayalet Köpek’in güvercinleri uçururkenki gülümsemesini, beyaz adam güvercinleri öldürdüğünde Hayalet Köpek’in gözyaşı dökmeden ağlaması görülmeye değer.
Hayalet Köpek’in ne iş yaptığına da değinelim. O bağlı olduğu kişiden aldığı emirle birilerini öldürür. Birilerini öldürmesi bizce onu kiralık katil ilan etmeye yeter sebep değildir. Öldürme fiili bağlılık kavramıyla birlikte düşünülürse onun sadece verilen işi yaptığı söylenebilir. Başka bir şey söylenseydi onu yapacaktı. Böyle düşünmek bize daha doğru gibi geliyor.
Film Amerika şehirlerinin ışıltısından uzak, daha çok siyahların yaşadığı bir yerde çekilmiş. Parlak renkler kullanılmamış. Rap müzik ritimleriyle filmin akışı uyumlu. Bunlar filmin başarısında önemli diğer unsurlar. Başarılı, önemli bir film diyerek yazımızı noktalayabiliriz.

Yorumlar

  1. sinema yazarı-eleştirmeni değilim, yalnızca filme ilişkin bu yorumla ilgili bir şeyler söyleyeceğim.

    öncelikle evet Ghost Dog iyi bir filmdir ve Jim Jarmusch'un en iyi bir iki filminderdir belki. Hatta eğer bir karşılaştırma yapmak gerekirse kardeş film denebilecek ve Jarmusch'un bir çok göndermeler yaptığı Leon'dan bile iyidir. çünkü Leon daha ağlak Ghost Dog ise marjinaldir.

    ikinci olarak söylemek istediğim, ki beni asıl rahatsız eden de bu oldu. film, sanki stv dış yapım hidayet dizilerindenmiş gibi ele alınmış. "Hayalet Köpek’in güvercinleri uçururkenki gülümsemesini...", "...bir binanın çatısında, modern şehirli insanın hayatından kovduğu güvercinlerle yaşayan...", "Kahramanımızın dünyayla maddi bağı yok denecek kadar azdır.".

    bana kalırsa bunlar filmle ilgili en son anılması gereken ayrıntılardır. çünkü filmi böylesi "ilahi" mesaj yüklü, "öğreti"lerle bezeli filan bir şey olarak ele alırsak J.J.'nin asıl vermek istediği mesajı kaçırma riskine sahip olmuş oluruz. böyle bir mesajın varlığını ve onu kaçırma riskimizi de, J.J.'nin diğer filmlerinden kolaylıkla anlayabiliyoruz.

    örneğin filmin rap ritimleriyle uyumlu akışına süslü-püslü değinmekten ziyade, kahramanımız Ghost Dog'un masasına serdiği çince/japonca gazetelere varıncaya kadar uzak doğu objeleriyle içiçeyken otomobile taktığı CD'de neden yine o kültüre ait bir müzik değil de (mesela Chan Dacan) rap çaldığı sorusu üzerine gidilmeliydi. tamam adam zenci ve kültürü o bilmem ne filan da diğer o kadar şey niye öyle değil?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun