Ana içeriğe atla

Ashab-ı Kiram: Halkların halkı

"Sizin en hayırlınız halka faydalı olanınızdır." Hadis-i Şerif

Popülizmi önermeye başladığımızdan beri modernizm ve İslamcılık adına buna karşı çıkanlar oluyor sık sık. Modern şiir ve İslamcılık ideolojisi meğer ne elitist şeylermiş ki bizim halkı ve halkçılığı savunmamız kendilerini bu iki yola mensup (birçok durumda ikisi birden) sayan kişileri aleyhte tezahürat konusunda eyleme geçiriyor. Cemaat.Com sitesi üstüne vazife değilken halkçılık aleyhine sözde İslami bir yazı karalamış. Bu yazının iler tutar tarafı yok, safsatadan ibaret. Yok Peygamber Efendimiz Ebu Cehil'e gitmişmiş defalarca filan. Gitmiş ama ne cevap almış? Peki asıl adı Ömer olan bu adama Ebu Cehil ismini kim takmış? Gene Rasullullah değil mi? Zenginleri şiddetle uyaran, zenginlerin çoğunun azgın olduklarını dile getiren çok sayıda ayet ve hadis ne güne duruyor? Ve klasik bir şekilde bütün peygamberlere ilk uyanlar neden hep önce ve çoğunlukla yoksul halk kalabalıkları olmuştur? Sitenin adı cemaat, ama cemaatten haberleri yok. Ancak kendi sözde seçkinlik iddiaları, seçkinlik hayalleri var. Öbür dünyaya gittiğimizde bunları soğuk duş bekliyor. Allah her şeyin en doğrusunu bilir.
Meseleye dinî bir kisve vermemeye özen göstermiş olmamız, halkçılığı İslam'ın dışında bir şey olarak telakki ettiğimiz anlamına alınırsa böyle Cemaat.Com'daki gibi bombalar olacağı aşikar. Halkçılık tek tip değildir ve dini inkar, halka tapınma gibi bir biçime bürünmesi de mümkündür. Ama at binenin kılıç kuşananın demişler. Ben halkçılığı cami cemaatinden öğrenmiş bir insanım. Çocukken camiye gittiğimizde neden her konuda son derece cimri olan mahalle halkının, özellikle dükkan sahibi olanların yoksullara, camiye, öğrencilere yardım söz konusu oldu mu yardımdan geri kalmadıklarını anlamazdım. Gayet kibirli bildiğim adamların para çıkarıp verirken utançtan başka yöne baktıklarının şahidiyim. Yardım eden yardım edilenden daha fazla utanıyor. Sonra sağ elin verdiğini sol elin bile duymamasını öneren hadis-i şerifi öğrenince anlıyorsun ki, cami cemaati, mahalle halkı sünneti yaşıyor ve yaşatıyor.

Yardımlaşma, birbirinden yüz çevirmeme, kimseyi zorda bırakmama bu dinin yarısıdır; hatta çoğudur. Bunun dışında, bunun karşısında bir İslam telakkisi Allah'ın gücüne gidecek boş laflardan ibarettir. Cemaat.Com Allah'a ve dinine savaş açmış; hak ettikleri cevabı da yine Allah'tan alacaklardır. Bizim gücümüz onların mülevves şerlerine yetmez. "Fakir ve pis adam" filan demiş Cemaat.Com'un havlayan köpeği. O fakir ve pis adam senin Allah'a ne kadar yakın olduğunun ölçümünü de oluşturur. Yoksul düşmanlığı ancak müşriklerde olur. Zaten siz Allah değilseniz müşrik olmalısınız.

Seçkinlik mevzuuna gelince, tek seçkin vardır o da Allah'tır. Ve Allah yoksullara o kadar yakındır ki. "Sana Allah yolunda kime ne harcayacaklarını sorarlar. De ki, infak edeceğiniz mal anne baba, akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalan garipler için olmalı." Şimdi bu popülizm değil ne Allah pir aşkına? Ashab-ı Kiram halkların halkıydı, çünkü onlar başka toplumlarda nadir rastlanır bir birlik oldular, hep beraber olup aralarından kimseyi muhtaç etmediler. Medinede bir gömleği bir muhtaca hediye etmek için yola çıkan öğrencinin kendisinden daha yoksul kimse bulamadığı anlatılır. Çok mu zengindi Medine? Acaba Pierre Bourdieu denen keferenin hayranlık duyacağı bir "ilerilik" içinde miydiler? Tabii ki değil. Sosyal denge kurulmuştu ve zengin-fakir, seçkin-halk ayrımı mutedildi. Bunun için de neredeyse kimse kimseye muhtaç değildi. Halkçılığın amacı, her düşüncenin, her inancın bu yönünü öne çıkarmaktır. Müslümanım diyorsanız, bir anlamda otomatikman halkın dostusunuz demektir. Komünistim, sosyalistim, liberalim diyorsanız gene halk çoğunluğuna dost olmanız umulur. Sadece kârcı kapitalistler, sömürücü işgalciler, Allah'ı ve yarattıklarını nefretle karşılayan kafir ve müşrikler, münafık mistikler ve faşist köpekler halk düşmanı olur. Halkı sevmemek kibirden başka bir şey değildir. Halka karşı büyüklenmek çok büyük azgınlıktır.

Yorumlar

  1. http://kitap.antoloji.com/marksizm-ve-din-kurtulus-teolojisi-meydan-okuyor-kitabi/

    Bu kitabı orta 3'te cemil okuttuğunda, daha berraktı her şey, neden: Çünkü Çanakkale'den beri, Türkiye'de olan her olayda aktif bir gelenekten geliyorduk ve açıkçası Türkiye'de ne olup bittiği, mehdinin gelişinden daha önemliydi. Okuttuğunda diyorum zira herkes birbirinin hocasıydı.

    Neden tepki gösteriyorlar, zira sosyal adalet denildiği zaman, sol demokrasi işte, bunlar marksizmin daha reformist şekilleri.. Şunu açığa kavuşturalım önce, Türkiye'de sağ kendisini komünizm tehlikesine karşı ayarladığı için bir yerde, aslında komünizmden ziyade Sovyetler tehdididir bu, benim dinlediklerimden çıkardığım bu, böyle bi mevzular geçtiği zaman, böyle bi beriden biberiyeden bakarsın.

    Ben bunun nedenini şöyle yorumluyorum: İsmail Kara'nın islamcılığını okumadım, Türkiye'de islamcılığın seyrini bilmiyorum pek, ama benim bildiğim, Mustafa Kutlu işçi islamcılığını diyeyim daha iyi kavramıştır. Zaten dolayısıyla öykü formuna girmiştir bu. Tartışılabilir şeyler bunlar ben sadece bişeyi anlatmak için diyorum. Neyse, öte yandan gözönünde olan, neoliberal islamcılık, ki neoliberalliği, eşgüdümlü gittiği düzenle, çeyrek aydınlarıyla kurduğu ilişkilerle alakalı olan, yani sadece imajını besleyen, kendisini yurtdışında göstermek için kalkan edindiği neoliberallik kisvesine bürünen cemaatçi anlayışlar diyeyim, daha çok ticaret ehli, orta sınıf burjuva diyebileceğimiz bir kesime dayalı olduğu için, daha çok varolan düzeni devam ettirmek gibi muhafazakarlıkla başbaşa gidiyor ve sağcılık oluyor sonunda. Yani nedir:

    Hz. Ömer'e övgüler dizerken, Hz. Ali, Ebuzer gerçeklerini unutuyor. Ki hala Hakan Albayrak'ı bence oralarda ayrı tutan şey bu.

    Öte yandan, sünni olup da, Hz. Ali'yi övenlerin, bu işe sadece bir nostalji olarak baktıklarını görüyoruz. Neden: En nihayetinde, devlet yöneten biriysen bile, senin zekat sisteminden haberin olması gerekir. Ama devleti önemsemeyip, herkesin vergilerini amcaoğluna vermeye hevesli olduğu bir ülkede, esasında bir vakıf olan devletin, kimlere vakfedildiğini de düşünmek gerekmektedir.

    Bi şey var o da şu: Kimsenin ticareti meselesi değil. Sol-islam-halkçılık yakınlığı, yani bunu bir sentez olarak değil ama sadece bir duruş olarak, işçilikte, dolayısıyla bunun sağladığı, ortak çalışma, üretim ve bununla birlikte gelişen ailesel ilişkilerde anlatabiliyor muyum mümkün olduğu için, daha gerçekçi oluyor. Diğer türlü esnaf karıları habire kermes yapıyor zaten. Yani muhakkak halkçılık bazında düşünülebilecek unsurlar vardır her ortamda yani.

    Şu alışıldık bir şey ama, ki hala Fethullah Gülen'in onca çağrılarına rağmen, üzerlerinden atamamış olmaları ilginç: Ne diyordu Gülen, ehl-i islamla yakın olun. Bu iyi bir gelişmeydi zira, arkadaşlar diğerlerine kafir, münafık, kalbi yamuk, anası-babası kötü gözüyle bakmaktan bugünlere geldiler, bunun referandumla alakasını Allah bilir ben bilmem.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun