Ana içeriğe atla

Popülist bir şarkı

EĞER BENİ GÖRÜRSEN

Eğer beni görecek olursan sokaklarda
Efkarlı bir başıma çıktım Üsküdar'dan
Kimseyi beğenmeyen şaşkınlar gördüm
Aynaya dönüp bakmayanları kes dürbün
Bir kilo boya yetmez biraz daha sürsün
Tarzını bulamamış laf atıyo sürtük
Sev beni nolur lan yoksa sana küstüm
Dizilere göre ayarlanmakta görüntü
Yanındakinin gazına gelip konuşuyosun
Foyan çıkıyo ortaya gene de konuşuyosun
Biletin kesilir gene samimi olamıyosun
Bilakis bakınca bana önünü göremiyosun
Yedi tepe milyon insan gözgöze geliriz
Kıskanan bakışlarsa aralardan seçilir
Kıskançlık kompleksin var ise bana ne
Ben canım istediği zamanlar dolmuşa da binerim
Adımlar hızlı oldukça yürüdükçe yürünür
Senin ağzında köpük şiirin başka türü mü
Yan bakışlarda var tam yol isteyen bir ifade
Tabi buyrun geçin birazcıkda itler yürüsün
Rotam belli benim notam olmasa da gayrı
Aşık Veysel'im, Neyzen'im işin piri
Nazım ve Mehmet Akif'te gördüğüm sihri
Şimdikilerde nadir bulursun aynı ritmi

Beni gene görecek olursan sokaklarda
Ağlarım gülerim sana ne sokak anlar
Herşeyi bilenlerle doldu etraf bak
Bildiği ile olduğu yerde sayanlar var hala
Tamam belki sen de kendi çapında çok iyisin
Bana göre de sen bir baltaya sap değilsin
Kiminde hüznü var aşkın kimisinde kini
Senin gibi yalan gemisinde hayvan değilim
Sokaklarda olmaz hiçbir zaman için tek renk
Kimi halay çeker kimi birlik kimi hep renk
Kimi horon teper davul zurna gelir destek
Biri bela arıyo bir ötekisi meslek
Lodosu beklerken biz deli bir rüzgar esti
Ve esintisi gelip gereksiz sesleri kessin
Bi ses verin de mektup gideceği yeri bilsin
Egoların var mutsuzsun o halde sorun sensin
Evet evin delisi benim en akıllınız kim seçin
Beceremediğiniz işi kesin ne isen o gibi görün
Bir derdin yoksa ne anlamı var senin için ağlamanın
Bütün kurak tarlaların çıkan bütün kavgaların
Dönen bütün dolapların
Gökyüzünde kargaların
Bir bakışta anlamı yok tekrar dinle sokakları
Bi daha oku sayfaları bunlar benim yazdıklarım


Ceza

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun