Ana içeriğe atla

Madem herkes depresif...

Depresyon diye bir şey yoktur diye lafa girsem fazla abartmış olur muyum? Abartmış olayım, farketmez. Depresyon belli kriterler aracılığıyla tanımlanabilecek bir şey; bu tanımlanan, teşhis edilen kısmına klinik depresyon diyoruz ki bu sanılanın aksine öyle basit bir sıkıntıdan, üzüntüden ibaret değil. Ciddi, insanı ölüme götürecek kadar ağır bir çöküntü hali. Depresif olmakla, depresyonda olmayı karıştırmamak gerekiyor. Ekşi sözlük, ihl sözlük, iyi sözlük, kötü sözlük kısaca, zırva sözlük yazarı arkadaşların ağzında artık bütün deyimler çarpık bütün kelimeler kifayetsiz... Üşenmeyip baktm beşyüzün üstünde entry var ekşi sözlükte depresyonla ilgili, pek çok insanın hakkında en azından fikir sahibi olduğu ama kimsenin üzerine kafa yormadığı bir başlık. Size burda uzun uzun depresyondan, hangi yaklaşımların depresyonu nasıl tanımladığından, depresyonun sebeplerinden bahsedecek değilim. Basit, çok basit bir şey söyleyip geçmek niyetim.

Halk depresyondan anlar mı? Anlar neden anlamasın, ama halk için depresyon diye bir şey yoktur. Meczupluk vardır, kara sevda vardır, delilik vardır en fazla. Halk depresyondan anlar ama depresyona inanmaz. Şımarıktır depresyon , haddini bilmezdir, değer bilmezdir, ukaladır, şükretmekten anlamaz, kanaat etmeyi, azla yetinmeyi bilmez. Halk her zaman olduğu gibi haklı. Depresyon bütünüyle moderniteye özgü bir kavram. Bütünün yalnızca bir parçası olduğu fikrinden ve hissiyatından uzaklaşan insan, kendini tek başına önemli, bütün ve her şeye kadir zannetmeye başlar, bu bir masaldır evet, yeni zamanların masalı. Bu peri masalından uyanıp gözünü gerçeğe açmış insanın durumudur depresyon. Peri masalından uyandıysan, teslim de olmuyorsan sıçtın demektir. İşte bunun adına depresiflik diyorlar. Halkın depresyona inanmaması o peri masalına inanmamasıyla koşuttur. Halk acziyetini bilir, gücünün her şeye yetmeyeceğini. Halk peri masallarına değil mucizeye inanır. Mucize bozulmaz çünkü bir kere olur ve onu geri alamazsınız. Sizin yaptığınız bir şey değildir, iradeyle ilgisi yoktur. Allah ol der ve olur! Halk bunu bilir, iyinin ve kötünün künhüne varmış olur böylece.

Ya teslim olursun ya da depresif. Halk teslim olur, diğerleri depresif!

Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: «Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir. (İsra 85)

Yorumlar

  1. çok güzel bi yazdıydı. niye daha önce okumadım?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Taraf, Radikal okuyarak zihni bulanmış İslamcı kardeşlerime

Üstelik kalkıp acaba neden Kürtçe konusunda fetvayı cevaz vermiyoruz diye üstümüze geliyorlar. 1. Kürtçenin resmi dil olması teknik olarak imkansıza yakındır. 2. Şart da değildir; bir katkısı olmayacaktır. 3. Kültürle veya sivil alemle hiçbir ilgisi yok, direkt olarak Türkiye-Avrupa gerginliği tarihinde bir momentumdan ibarettir. Tasfiye veya Hece dergilerini çıkaranların bunları anlayacak zihin açıklığı ve dürüstlüğe sahip olmadığı belli, siz dinleyin bari. Söylediklerimin ulusalcılıkla, Türkçe meftunluğuyla bir ilgisi yok. Kürtçe birçok insanı şu veya bu nedenle rahatsız edebilir. Beni etmiyor. Kürtçeye birçok insan şu veya bu nedenle sempati besleyebilir, ben beslemiyorum. Çocukluk atmosferimde işitmeye alışık olduğum dillerden biri olduğu için Kürtçe bana doğal geliyor, hepsi bu. Doğal ve yörel. Dolayısıyla da neden Kürtçe'yi yüzlerce diğer yörel dilden ayırdederek savunmam yahut övmem gerekiyormuş, anlamıyorum. Sivil olarak anlamıyorum yani. Sivil hayatta, Terekemece veya Kar...