Ana içeriğe atla

Neden şiirden söz etmiyorum?

İsmail Pelit bana terstir ama sorularıyla genellikle verimli bir düşünme edimine iter beni. Bu sefer fazla düşünmeyeceğim, çünkü binlerce kere söylediğim gibi popülizm çıtkırıldım düşünceye ve düşünmeye karşı bir tutumu da zorunlu kılıyor. İsmail Popülist blogda neden şiirden söz etmediğimi soruyor. Ben yoksulluktan söz etmek, yoksulluk konusunda ne düşünmemiz, ne yapmamız gerektiği konusunda konuşmak istiyorum ve İsmail bana neden şiirden söz etmediğimi soruyor. Şiirden de akademik çalışmalardan da söz edilebilir. Yeri geldikçe de ediyoruz. Fakat Türk şiirinin hali ortada. Haydar Ergülen Çarşamba Postanesi diye çağrışımlar, kelime oyunları, hayaller üzerine kurulu bir şiir yazmış. Hoş tarafı var şiirin. Ama asıl olanla, dünyayla, halkla hiçbir ilişkisini kuramadım. Neden söz edeyim ki böyle bir şeyden? Ya da bana gelen şiirlerin çoğu "Ben ben ve den den" şeklinde devam ediyor. İsmail Pelit'in yaptığı gibi şiirin, kültürün üstüne kapanan metinler de çok. Ezra Pound'un mısraları üzerine kurulu bir hikaye yazdı, yayımladım; ama Ezra Poun mısraları değildi yayımlama sebebim. Okunabilir, eğlenceli, zekice yazılmış, halka ait figürleri de çok güzel devindiren, konuşturan; yani baya baya popülizme kayan bir hikaye olduğu için yayımladım. İsmail Pelit kendindeki popülist cevheri fark etmek istemeyen, şaşkınlığı, çekingenliği, mükemmelciliği tercih etmek isteyen bir karaktere sahip. Binlerce sorusu var. Benim bir tek sorum bile yok. Ben göğe bakınca gereğine göre yağmur veya güneş, yere bakınca da ihtiyaca binaen çim, asfalt ya da tarla görmek istiyorum. Hepsi bu. Türkiye'de büyümeye rağmen yoksul sayısında hiç görülmemiş bir rakam ortaya çıkmış. Resmi verilere göre, evrensel yoksulluk sınırı altında 14.1 milyon insan yaşıyor. Ki bundan biraz daha fazlası da sınırın hemen üstünde. Bundan daha mı gerçek şiir, Allah aşkına? Şiir bunun bir parçası değilse ben o şiirin avradını...

Yorumlar

  1. Herhangi bir adam24 Ağustos 2010 14:26

    baba parasıyla kütüphane kurup entelektüel tatmin peşinde olanların değil, şu sıcak ramazan günü harç parası için harç karıp bina tepelerinden düşen gençlerin hikayelerini dillendirmek gerekliydi, popülist kültürün bunu yakalamaya çalıştığını görüyorum, yakalıyor da. tersi yapılmak istense özel bir üniversite kantininden bin beş yüz tane afili filinta ayarlayabilirsin, sabaha kadar new york sokaklarından, gece serinliğinde içilen espressoların tadından söz açabilirsin, bu kolay. zor olan halkın ağız kokusunun neden bu kadar belirgin olduğunu haykırmak...

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/15623710.asp?gid=373

    YanıtlaSil
  2. Şair olarak sadece üst klasmanlar yok. Madem popülist edebiyat, Tanrı google'a zeval vermesin:

    http://www.edebiyatdefteri.com/yoksul/siirleri/1.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/373415/yoksul-olum.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/368118/yoksulluk.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/364382/yoksulluk.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/346209/yoksullugun-kokusu.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/339361/yoksuluk.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/334919/yoksul-pazarinda-sattin-mi-beni.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/329159/yoksulluk.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/321948/((yoksulluk)).html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/292804/yoksullar.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/276089/hey-yoksul-insan.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/261457/yoksul-cocuk.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/249847/yoksul-kim-.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/248931/hey-yoksul-insan.html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/226523/fakir--yoksul-ezilir-(taslama-).html

    http://www.edebiyatdefteri.com/siir/206200/yoksul-sakir-.html

    Bunlar ilk etapta göze çarpanlar. Genelde şu var, kuvvetli bir gözlem sonucu yoksulun hayatının tasvirini görüyoruz. Halk şairleri bu durum onlara da acı verdiği için yazıyorlar. Bu ne demek: Yoldan geçen bir fakiri gördüğün zaman, "hadi hadi şuna da bişeyler ver" değil, bu bundan dolayı senin acı duymanla da ilgili. Dolayısıyla insanlara dışarıdan armağan edilebilecek bir şey değil. Bir empati değil. Ancak yer yer bir sempati halinden de bahsedebiliriz. Antipati söz konusu değil. Bi de şey var, içimizdeki yoksulluk: Yoksulluk İçimizde

    Poemhunter falan var, yabancı şiirler. Yani nası diyim "görünmezler" bu işe nasıl bakmış. Çünkü görünenler caz konserinde. Galiba bu iş biçimden çok içeriğin aranması gereken bir zaman. Yani estetik zevk için değil, öğrenmek için şiir.

    YanıtlaSil
  3. http://www.afilifilintalar.com/index.php/40-yasindan-genc-20-en-iyi-yazar

    Ece Temelkuran'a bi daha bi baktım alıcı gözüyle: Bu iş Cihangir'den olmuyor ki. Eskisi olsa tamam da, yani, halkçılık-şarap-Ağrı Dağı.. Kapitalist iftarı eleştiriyon da, önce oruç tut sonra söv.

    Diğerleri de Allah kerim artık.

    YanıtlaSil
  4. http://www.lebriz.com/pages/artist.aspx?section=100&lang=TR&artistID=584

    http://www.lebriz.com/pages/artist.aspx?section=100&lang=TR&artistID=461

    Şu 2 ressama dikkat. Ancak tam olarak böyle popülistkültüre nası diyim arma olabilecek bir ressam bulamadım. Bu ressamlardan ilki, soyutçu-nonfiguratif ve daha çok zihni uyarabilecek edebilecek bir insan. 2.si daha çok işçi sınıfından birisi. Eleştirel bir insan.

    YanıtlaSil
  5. Şimdi nacizane önerim şudur: Fayrap eleştirmenlerinin, bakabilecekleri en geniş boyutta, bu işe bir girişmeleri. İkinci olarak popülistkültür iletişimcilerinin, bağlantı kurmaları. Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum, mademki lonca yıkılmıştır, karmakarışık olmuştur yani, yeni lonca kurmak gerekecektir. Temiz yani.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milli Savaş Hikayeleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Milli Savaş Hikayeleri'nde 1914-1924 yılları arasında yaşanan Milli Mücadele günlerinde gerçekleşen bazı trajedik olayları okuyuculara aktarıyor. Milli Mücadele Dönemi Türk halkı için bir kahramanlık ve ıstırap dönemi olmuştur.  Yazar da bunu eserinde ustaca ele almış olduğu olay ve hikayelerle sade ve açık bir şekilde okuyuculara iletiyor. Yazar genelde  Ege bölgesinde meydana gelen olayları ele alıyor.  Özellikle,  Türk tarihi için büyük bir felaket olan güzel İzmir’in işgali ve düşman kuvvetlerinin buradaki halka yapmış oldukları zulüm ve hakaretler büyük bir yer alıyor yazarın “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde. Bu işgaller karşısında çaresiz kalan halıkın aciz durumu da tüm açıklığıyla ortaya konuluyor. Kitapta bulunan    bazı hikayelerde de Yunan kuvvetlerinin Batı Anadolu’yu işgali sırasında yerli halka  yapmış oldukları insanlık dışı işkenceler tanıklarıyla belirtiliyor.

Akbaba köyü 35 numara

Star tv'de yaklaşık bir ay önce başlayan, projesi Durul Bazan'a ait Gecekondu isimli program seyirciye yeni bir konsept sunuyor. Önceden yazılıp hazırlanmış bir metni olduğundan şüphe duyduğumuz Gecekondu programı güncel olaylara ve konulara eleştirel, saldırgan hatta kimi zaman anarşist bile diyebileceğimiz bir yaklaşım içinde. Zeynep Beşerler gibi süzme elitist, dünyada ne olup bittiğinden habersiz konukların dumura uğratıldığı bu absürd komediyi izlemenizi öneriyoruz. Çevrecilikten, Medyaya "steril" bir takım proje ve yaklaşımların üzerine limon sıkan bu yeni popülist dizi risk alarak ve cesaretle absürdün, politiğin, gündelik hayatın, komedinin ve ironinin sınırlarında dolaşıyor. Cuma gecesi 00.30'da yayınlanan diziyi aynı saatlerde talk show yapan disko krallarının, gece kuşlarının, aştürk baraş'ların izleyip feyz alması hatta belki utanması umulur...

Müslüman Tanrılar

Birkaç sene önce aile dostumuz olan bir adamın şirketine bir iş yapmıştım. Paramı üç gün içinde almam gerekiyordu. Ama adam paramı vermemek için takla atıp duruyordu. Üç gün, beş gün, on gün derken bir buçuk ay geçti. En az on defa gittim geldim adamın yanına. Ve o sıralar hiç param olmadığı için yürüyerek gidip geliyordum. Ya yerinde olmuyor, ya tatile gitmiş oluyor, ya da paranın bir kısmını verip beni postalıyordu. Sonunda, efendiliğimi bozmadan, bu işin bu şekilde olmayacağını, paramı almam gerektiğini bu işin böyle uzamasının doğru olmadığını söyledim. Aynen böyle, bu şekilde. İşte o an olan oldu, adam köpürdü birden. Nasıl ben böyle bir şey söyleyebilirmişim, zaten bu işi çok daha ucuza yaptırabilirmiş, bana yardım olsun diye bu işi bana vermiş, yeğeni falanca çocuğa baksaymışım ya o terbiyeli çocukmuş hiç böyle şeyler söylemezmiş, ben nasıl terbiye görmüşmüşüm böyle, ne kadar ayıpmış, falan filan. Yüzlerce adamla çalıştım, yol yordam biliyorum ama karşımdakinin bir tanrı olduğun